10 Mart 2012 Cumartesi

Biomass at Turkey

Biomass
Bioenergy is expected to play a significant role in Turkey, including biomass for heat and
electricity as well as transport biofuels. Biomass is important because its share of total energy
consumption is high in Turkey. The contribution of biomass resources to total energy
consumption dropped from 20% in 1980 to 8% in 2005. Biomass in the forms of fuel wood
and animal wastes is the main fuel for heating and cooking in many urban and rural areas.
The total biomass production was 7.3 Mtoe in 2005 and is expected to be 52.5 Mtoe in 2030.
Currently, it is estimated that Turkey has an established capacity of 135 thousand tonnes of
bioethanol and 1.1 Mtoe biodiesel. The Government’s plans for production of biofuels are
predominantly focused on biodiesel. Accordingly, the Turkish Petroleum Markets Law has
been amended to incorporate provisions relating to licensing and the percentage of which the
transport fuels should be blended with biodiesel. The Petroleum Market Law stipulates that
the biodiesel, in pure form or as a blend, should comply with the quality standards laid down
by EMRA regulations. EMRA is authorised to grant licences to producers. The Petroleum
Market Law also specifies the required biodiesel blending share as a minimum of two per cent
at the pump.

9 Mart 2012 Cuma

Environmental Technologies Investment at Turkey

Environmental Technologies

Investments in environmental technologies are highly supported by government in Turkey. Attracting environmentally friendly investments is also a key objective of the Investment Support and Promotion Agency of Turkey (ISPAT).

Local municipalities in Turkey also play an important role in recycling, water purification, waste-sewage treatment, environmental remediation and solid waste management.

Energy efficiency is an essential part of the environmental policies in Turkey. Turkey has implemented most of the European legislation on energy efficiency.:

Renewable energy is an important segment of environmental technologies. Turkey’s primary energy sources include hydropower, geothermal, wood, animal and plant waste, solar and wind energy. Turkey’s geographical position has several advantages for extensive use of most of these renewable energy sources. The Renewable Energy Law was enacted in 2005 in order to encourage renewable energy generation in competitive market conditions.

According to Vision 2023, the Turkish National Technology Foresight Program, Turkey has developed strategies on environmental technologies mainly renewable energy, waste management, hydrogen technologies and water treatment.
Turkey is an active partner of Agenda 21 which provides an action plan for a global partnership in the field of sustainable development.
The new incentive regime introduced by Turkey includes interest support for environmental investments.
Turkey possesses a substantial amount of rivers and lakes that offer ideal opportunities for small as well as large-scale energy companies.

Turkey’s ambitious vision of 2023, the centennial foundation of the Republic, envisages grandiose targets for the renewable energy sector in Turkey. These targets include:

Increasing the share of renewables in energy generation to 30 percent
Full utilization of hydropower, more than doubling the existing capacity of hydropower
Increasing wind power to 20,000 MW (up from 1,694 MW in 2010)
Power plants with a capacity of 600 MW geothermal, 3,000 MW solar energy
Making Turkey one of the top 10 countries in solar energy worldwide



Strengths
Suitable geography with various natural resources
Turkey is among the top five countries in terms of geothermal resources
The solar energy potential of Turkey is higher than the combined potential of several European countries
According to the DSI Annual Report 2009, Turkey has 213 HEPPs with an installed capacity of 14.3GW
The Turkish electricity market represents one of the most promising markets in Europe with regard to growth potential in the coming years
Weaknesses
Significant need for foreign environmental expertise in Turkey as most Turkish firms within the environmental technologies sector lack the capabilities to handle large environmental projects
Lower efficiency in energy utilization compared to Europe
Lack of financial resources of local entrepreneurs



Opportunities
High potential supply of resources for the use of new renewable energy technologies (particularly boron and thorium resources)
As a result of economic growth, industrialization and urbanization, the demand for EGS in Turkey is increasing, particularly in the waste management, water supply and management, and air pollution control sub-sectors.
Turkey has started to focus on renewable energy, in an effort to decrease energy imports
Tremendous investment opportunities in renewables market
Threats
Being import-dependent on HEPP and WPP equipment
Renewable energy resources are mainly state owned both in Turkey and globally
Delay in the liberalization process and the private sector investments

Enerji Verimliliği

ENERJİ TASARRUFU
Evde enerji tasarrufu enerjinin akıllıca kullanılışı anlamına gelir ve gereksiz enerji tüketimini önlemekle yapılır. Enerji ihtiyacı ve kullanımı açısından üzerinde en fazla durulması gereken grup ailedir. Çünkü toplumda aileler, diğer kaynaklarda olduğu gibi enerji kaynaklarının kullanımı ve tüketiminde de rol oynayan en önemli tüketici gruplarından biridir. Sağlıklı, rahat, temiz ve etkin bir ev ortamının yaratılabilmesi için yürütülen ısınma, aydınlatma, temizlik, kişisel bakım gibi çeşitli faaliyetler için aileler enerji kaynaklarını kullanmakta ve buna bağlı olarak her ay bütçelerinden binlerce lira harcamaktadır.
Evde toplam enerji kullanımının yaklaşık %40’ı sıcak su sağlama, yiyecek hazırlama ve pişirme, bulaşık yıkama, çamaşır yıkama, aydınlatma, kişisel bakım, eğlenme, dinlenme ve iletişim gibi faaliyetler, %60’ı da konutun sahip olduğu özellikler ile ilişkilidir.
Özellikle konutlarda tüketilen enerjinin toplam enerji tüketiminin yaklaşık 1/3 oranında olduğu dikkate alınırsa bu alanda yapılacak tasarrufun hem aile açısından hem de çevre açısından önemi ortaya çıkmaktadır.
EVLERİN ISITILMASINDA ENERJİ TASARRUFU
Isı elde etmek için elektrikli sobalar yerine gaz sobaları tercih edilmelidir.
Kötü takılmış kapı ve pencerelerdeki boşluklar ve hava girişleri kontrol edilerek gerekirse izolasyonları sağlanmalıdır.
Yerleri halı kaplamak zeminde ısı kaybını azaltacaktır.
Kalın astarlı perdeler kullanılarak pencerelerden ısı kaybı azaltılmalıdır.
Perdeler radyatör önlerini örtmeyecek şekilde kapatılmalıdır.
Odaları havalandırmak için pencereler uzun süre açılmamalıdır. 3-4 dakikalık süre yeterlidir.
Radyatörler yaldız boya ile boyanmalıdır.
Radyatörlerin üst tarafına mermer levha veya kafesler konmamalıdır.
Çamaşırlar radyatör üzerinde kurutulmamalıdır.
Kullanılmayan odalar ısıtılmamalı ve kapıları kapalı tutulmalıdır. Ancak bu odaların sıcaklığının 10 °C altına düşmemesine dikkat edilmelidir.
Kullanılan odaların sıcaklığı 18-21 derece arasında tutulmalıdır.
Bacalar kış aylarına girmeden önce kontrol ettirilerek temizletilmelidir.
MUTFAKTA ENERJİ TASARRUFU
Yiyecek hazırlama ve pişirme faaliyetlerinde doğru tipte pişirme araçlarının kullanımı ile de enerjiden tasarruf sağlanır.
Her şeyden önce yemekler mümkün olan en az suyla pişirilmeli ve tencerenin kapağı sıkı bir şekilde kapalı tutulmalı, yemek kaynamaya başladıktan sonra ocak iyice kısılmalıdır. Çünkü kaynama başladıktan sonra verilen yüksek ısı daha çok suyun buharlaşmasından, dolayısıyla da enerjinin boşa harcanmasından başka hiç bir işe yaramaz. Ayrıca kapların sadece tabanına ısı verecek şekilde alev ayarlaması yapılmalıdır. Kabın kenarlarından alev taşmamalıdır.
Düdüklü tencere olarak adlandırılan basınçlı tencereler, özellikle uzun süre pişmesi gereken yiyeceklerin pişirilmesinde yakıt tasarrufu sağladığı için tercih edilmelidir.
Basınçlı tencerelerin kullanılmadığı pişirme işlemlerinde ise pişirmenin daha kolay ve kısa sürede olması için kenarları kıvrımsız, tabanı düz, yan yüzleri dik ve tabanla birleştiği yerde hafif yuvarlak olan kaplar kullanılmalıdır.
Ocakların verimli yanmalarını sağlamak için daima temiz tutulmalıdır.
Yiyecekler pişerken fırın kapağını sık sık açmak her seferinde soğuk havanın fırın içine girmesine, dolayısıyla da enerji kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle kapak gereğinden fazla açılmamalıdır.
Birçok yiyecek için pişirilirken fırının önceden ısıtılmasına gerek yoktur.
KONUTLARIN AYDINLATILMASINDA ENERJİ TASARRUFU
Kullanılmayan alanlar aydınlatılmamalıdır.
Çok sayıda ufak ampul yerine büyük bir ampul kullanılmalıdır.
Çalışırken masa lambası kullanılmalıdır.
Ampullerin üzerine ışığı az geçiren abajurlar kullanılmamalıdır.
Genel ışıklandırma yerine kısmi ışıklandırma tercih edilmelidir.
Duvarlar açık renklere boyanarak daha çok ışık yansıması sağlanmalıdır.
Merdiven aydınlatılmasında küçük ampullerin kullanılmasına özen gösterilmelidir.
Evimizde enerji kaybına engel olmak için halojen ve normal ampuller yerine floresan lambalar kullanılmalıdır. Böylece %40 oranında enerji tasarrufu sağlayabiliriz.
SU TASARRUFU
Damlayan musluklar tamir ettirilmelidir.
Su akıtırken daha az akıtan duş başlıkları ve muslukları kullanılmalıdır.
Diş fırçalarken musluklar kapatılmalıdır.
Mümkün olduğunca küveti doldurmak yerine duş alarak yıkanılmalıdır.
Kısa sürede duş alınmalıdır.
Sifon asgari çekilmelidir. (Her sifon çekildiğinde, beş günlük içme suyu kaybedilmektedir)
Bulaşık ve çamaşır makinelerini tamamen doldurmadan çalıştırmamalıdır.
Randımanlı su kullanan aletler tercih edilmelidir. Özellikle çamaşır ve bulaşık makinelerin böyle olmasına dikkat edilmelidir.
Sıcak su musluğu açıldığında suyun ısınmasını beklerken akıtılan suyun ziyan olmaması için kova doldurulup bu su gereken farklı yerlerde kullanılmalıdır (Örneğin, çiçek sulama, tuvalete dökme, balkon yıkama).
Ne kadar az su kullanırsak o kadar az depolanmış su gerekir ve o kadar az atık su oluşur. Biz de boşa harcadığımız suyu kesmekle su faturalarından kolaylıkla %25 oranında tasarruf sağlamış oluruz.
TÜRKİYE’NİN ENERJİ KONUSUNDAKİ SIKINTILARI
HABERLER :
1- NTVMSNBC İnternet sitesi
http://www.ntvmsnbc.com 23.Ekim.2001
Enerji Bakanı Zeki Çakan, Japonya ve Türkiye hükümetlerinin işbirliği ile kurulan enerji tasarrufu uygulama tesisinin açılışını yaptı. Çakan, açılış konuşmasında, Türkiye’nin enerji ithal eden bir ülke olduğunu ve 2000 yılı itibariyle enerji arzının yüzde 66’sının ithal edildiğini belirtti.
Çakan, 2020 yılında bu rakamın yüzde 78 olmasının beklendiğini ifade ederek, Türkiye’de enerji tasarrufunun önemini vurguladı. Çakan, şöyle konuştu:
“Sanayi sektöründe yıllık 1 milyar dolar enerji tasarrufu potansiyeli belirlenmiştir. Bu nedenle Türkiye enerjisinin verimli kullananımı ve enerji tasarrufu konularının üzerinde önemle ve hassasiyetle durmaktadır. Tasarruf edilerek kazanılabilecek enerjiyi üretmek için pahalı yatırımlara ve uzun zamana ihtiyaç vardır, oysa enerji tasarrufu daha çabuk ve ucuza elde edilen bir enerji kaynağıdır.”
Enerji tasarrufu projesi kapsamında, mini bir fabrika şeklinde yapılan tesiste verilecek eğitimin uygulanması ile enerji kullanımında yüzde 10 oranında tasarruf sağlanabileceği öngörülüyor.
2-Elektrik Mühendisleri Odası Yayınları (EMO)
http://www.emo.org.tr
Ülkemizde Enerji Krizi Yoktur. Enerjide Yönetim Krizi ve Çok Başlılık Vardır!
Enerji yetmezliği değil enerji bürokrasisi yetmezliği vardır!
Ülkemizde özellikle son on yılda deneyimli bürokratlara el çektirilerek, bir kriz ortamı yaratılmaktadır. ETKB, TEAŞ, TEDAŞ, TKİ, DSİ, EİEİ, MTA, BOTAŞ, DPT ve Hazine Müsteşarlığı arasında bir çok başlılık ve koordinasyon eksikliği vardır.
Ülkemiz bugün 26.300 MW’lık kurulu gücü ve 160.000.000.000 kwh’lik yıllık üretim kapasitesine karşın 18.000 MW’lık puant değerini ve 118.000.000.000 kwh’lik ülke ihtiyacını karşılayamıyorsa burada sorgulanması gereken enerji bürokrasisidir. Enerji yetmezliği değil enerji bürokrasisi yetmezliğini sorgulamak gerekir.
Ülkemiz bugün tüketime sunduğu her yüz birim enerjinin yirmi birimini (Ülkemizde %20 olan kayıp oranı gelişmiş ülkelerde % 6-10 arasındadır. OECD ortalaması ise % 7′dir.) yani yirmibirmilyar kwh enerjiyi kötü dağıtım hatlarında kaybetmektedir. Bu ise iki adet 1.000 MW’lık Nükleer Santralın yıllık üretimine eşittir. Altyapıya yapılacak çok daha az bir yatırımlarla kayıplar gelişmiş ülkeler seviyesine çekilebilir.
Termik santrallerimizde kapasite kullanma oranı gelişmiş ülkelerin % 15-20 gerisindedir. Termik santrallere yapılacak yatırımlarla hem kapasite kullanma oranı yukarı çekilecek hem de verimleri artacaktır. Buralarda yapılacak yatırımlarla 1.000 MW’lık bir Nükleer Santralın üretimine eşit bir üretim sağlanabilir.
Ülkemizin 2010 yılında 375.000.000.000 kwh ve 2020 550.000.000.000 kwh brüt enerji ihtiyacı olacağı söylemi bir fantezidir. Bu varsayımlar, “hiç altyapı yatırımı yapmayacağım ve bugünkünden daha kötü bir yönetimle enerjiyi çarçur edeceğim” demektir. (sadece dağıtım hatlarında yapılacak yatırımlarla % 10′luk bir iyileştirme sağlanırsa bu talep tahminleri otomatikman % 10 aşağıya çekilecektir.)
Gerek geçmiş yıllar trendi incelendiğinde gerekse gelişmiş ülkelerin durumuna bakıldığında böylesine abartılı bir talebin olamayacağı görülmektedir.
ETKB ulusal kaynakları alabildiğine küçük, talebi de olabildiğince büyük göstererek Akkuyu Nükleer Santral projesini haklı göstermeye uğraşıyor. DPT, biri 30 Haziran 1999′da diğeri ise 11 Ekim 1999′da iki kez ETKB’ye mektup yazarak, olur verdikleri projelerle ülkemizin 2000 yılından itibaren bir atıl kapasiteyle karşılaşacağını açıkça belirtmiştir.
Öncelikle gerçekçi ve merkezi bir enerji planlaması yapılmalıdır. Ülkemizde geleceğe yönelik projeksiyonlar ve planlamalar genellikle bugünkü üretim/tüketim dengesine ve bugünkü kurulu güç/puant dengesine dayandırılmaktadır. Oysa yapılması gereken fiili tüketimin esas alınması ve ondan geriye doğru gidilmesidir. Bu tüketim değerinin üstüne gelişmiş ülkelerdeki dağıtım kayıpları oranı olan %8 ilave edilmeli, daha sonra iletim kayıpları ve diğer kayıplar ilave edilmelidir. Bu noktadan hareketle önce yıllık nüfus artışı daha sonra da yıllık büyüme oranları esas alınarak gelecek yıllara yönelik planlamaya gidilmelidir. Geleceğe yönelik projeksiyonlardaki bir diğer hata ise son beş yıldaki artış trendinin gelecek otuz yılda da süreceği varsayımıdır. Oysa gerçekçi bir planlamayla artış trendinin 2010 yılı itibarı ile düşeceği söylenebilir. Bugün gelişmiş ülkelerdeki yıllık artışların % 1′ler civarında olduğu unutulmamalıdır.
Özellikle termik santrallerin baca gazı arıtma ve kül tutma tesisleri hızla devreye sokulmalı ve çevreye olan etkileri azaltılmalıdır. Böylelikle kapasite kullanma oranı yukarı çekilecektir. 1997 yılı içerisinde termik santrallerde ortalama kapasite kullanma oranı %55′tir. Bu oran % 65′lere çekilerek sisteme bugünkü kurulu güçle yaklaşık yedi milyar kwh enerji verilebilir.
Termik santrallerde hızla otomasyona geçilerek santrallerin verimi yukarıya çekilmelidir.
Uygun bir fiyat politikası benimsenerek özellikle puantın yüksek olduğu saatlerde (17.00- 22.00 saatleri arası) puantı aşağı çekebilecek önlemler alınmalı - tarifeli sayaçlar vb - ve varolan kapasite ile daha uzun süre sisteme düzenli enerji verilebilecektir. Kademeli bir şekilde az enerji tüketen ev aletleri ve az enerji tüketen sanayi tesislerine geçilmelidir.
Öncelikle ulusal kaynaklarla çözüme yönelinmeli ve gerek proje, gerek plan, gerekse başlanılmış olan ve bitirilmiş olan toplam 702 hidroelektrik santralın (sadece 510 adedinin ekonomiklik analizi yapılmıştır.) tümünün çalışmaları tamamlanmalıdır. Böylelikle hem ucuz enerji üretilecek hem de tüketime ucuz elektrik verilerek sanayinin rekabet gücü artırılacaktır. Elektrik enerjisi üretimindeki dışa bağımlılık en alt düzeye indirilecektir.
Gelişmiş ülkelerde kullanılan Energy Managment System (EMS) ve Supervisory Control And Data Acqusition (SCADA) sistemleri hızla devreye sokularak etkin bir yük izleme ve yük yönetimi sağlanmalıdır.
Dünyadaki yeni elektrik enerji üretim teknolojileri hızla gündeme alınmalı ve bu konudaki pilot uygulamalar teşvik edilmelidir.
Ülkemizin acilen bir rüzgar haritası çıkarılmalı ve bu konudaki potansiyel tespit edilmelidir. Bugün rüzgar türbinlerinde pilot uygulamalarda 1000 MW’lar düzeyine çıkılmıştır. Maliyetlerde termik santrallerde yarışabilir düzeydedir. Rüzgar konusunda hızla pilot uygulamalar başlatılmalıdır.
Güneş enerjisinde en çok oranda yararlanma konusunda teşvik edici bir politika benimsenmelidir. Fotovoltaik piller henüz elektrik enerjisi üretimi için ekonomik değildir. Ancak özellikle güneyde su ısıtmada güneş enerjili sistemler teşvik edilmeli ve bu işler için harcanan elektrik enerjisinden tasarruf sağlanmalıdır.
Fotovoltaik piller 2015 - 2020 yıllarından itibaren kwh başına maliyetlerinin makul düzeylerde olacağı bilinmektedir. Bu konudaki AR GE çalışmalarına başlanmalıdır.
Sadece %2.97’sinde yararlanılan ülkemizin 2450 MW’lık jeotermal potansiyelinin tümüyle kullanılması konusunda gerekli yatırımlara gidilmelidir.
Elektrik tüketiminde tasarrufu teşvik edici uygulamalara gidilmelidir. Elektrik enerjisinin verimli kullanımı konusunda merkezi projeler geliştirilmeli, özellikle elektrik enerjisinin yoğun olarak kullanıldığı çimento ve demir çelik sektörlerinde hızla az elektrik tüketen teknolojilere yönelinmelidir. Elektrikli ev aletlerinde kademeli olarak az enerji tüketen teknolojilere geçilmelidir.
Üretim, iletim ve dağıtımda bozulan merkezi yapı yeniden oluşturulmalı ve sistemin bütünlü¤ü sağlanmalıdır. Özelleştirme uygulanmalarından hızla vazgeçilmelidir. Özelleştirilmiş olan bölgeler derhal merkezi sisteme dahil edilmelidir.
Planlama ve karar vermede çok merkezli yapı terk edilmeli ve ulusal düzeyde konunun tüm taraflarının özellikle (EMO ve tüketici temsilcileri bu kurulda yer almalıdır.) yer aldığı Elektrik Enerjisi Ulusal Kurulu oluşturulmalıdır.
Sektördeki ekonomik olmayan küçük ölçekli yatırımlardan vazgeçilmelidir. Bu konuda merkezi kurul optimum ölçekleri belirlemelidir.
Siyasi nedenlerle kenara itilmiş olan deneyimli kadrolar derhal sistemin ilgili birimlerinde görevlendirilmelidir. Oluşturulacak olan merkezi kurula siyasi iktidarların kolayca müdahale edemeyeceği özerk bir yasal statü kazandırılmalıdır.
Başta Avrupa Enerji Şartı (ki bu sözleşmeyi dönemin hükümeti TBMM’ne onaylatmadan imzalamıştır) olmak üzere ülkemiz enerji sektörü üzerine ipotek getiren tüm uluslararası sözleşmeler iptal edilmelidir. Özelleştirme adı altında verilen tüm imtiyazlar geri alınmalıdır.
3-TEDAŞ (Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.) Resmi İnternet Sitesi
http://www.tedas.gov.tr
Türkiye 62 milyonu aşan nüfusu ile gelişmekte olan bir ülkedir. 1997 yılı sonu itibariyle kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla 3 000 ABD Dolarına ve kişi başına elektrik enerjisi tüketimimiz brüt 1 650 kWh’a ulaşmıştır. Ülkemiz, alt yapı yatırımlarını tamamlayarak, ekonomik seviyesini gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilecek bir düzeye çıkarma noktasındadır. Bu durum özellikle enerji talebinde hızlı bir arışı beraberinde getirmektedir.
Türkiye hızlı sanayileşme sürecinde olan bir ülkedir. Bununla birlikte yerli enerji kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle kalkınmada enerji ithalatı önemli bir yer tutmaktadır. Uygulamakta olduğumuz ulusal enerji politikalarımızın başlıca amaçları şunlardır:
Ekonomik ve sosyal kalkınmayı desteklemek için yeterli, güvenilir ve ekonomik enerji arzının sağlanması;
Enerji arzının emniyetli olarak yapılması;
Artan enerji talebinin karşılanması için gereken sermaye yatırımlarının teşvik edilmesi.
Enerji sektörünün genel görünümüne bakıldığında; sanayileşme oranı ile kalkınma hızı ve artan nüfusa paralel olarak birincil enerji ihtiyacımızın yıllık ortalama % 8′ lik bir artışa sahip olduğu görülmektedir.
Yapılan projeksiyon çalışmalarına göre; 1997 yılında 71 milyon ton petrol eşdeğeri (TEP) olan birincil enerji tüketimimizin, 2000 yılında 91 milyon TEP, 2010 yılında 175 milyon TEP ve 2020 yılında ise 314 milyon TEP’e ulaşması beklenilmektedir. Birincil enerji üretimimiz dikkate alındığında ise; 1997 yılında 28 milyon TEP olan birincil enerji üretiminin, 2000 yılında 31 milyon TEP, 2010 yılında 53 milyon TEP ve 2020 yılında ise 80 milyon TEP olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Yerli enerji üretimi toplam birincil enerji talebinin 1997′de % 40′ını karşılamış olup, muhtemelen 2000′de % 34′ünü, 2010′da % 30′unu ve 2020′de ise % 26’sını karşılayacaktır.
Enerji politikalarımızın en önemli unsurlarından birisi enerji arzının kesintisiz olarak temin edilmesidir. Bu nedenle, yerli enerji üretimi ile enerji talebi arasındaki fark geçmiş yıllarda olduğu gibi yine ithalat yoluyla karşılanacaktır.
4-SABAH GAZETESİ 24.07.2000
Enerji sıkıntısına ek önlem
Enerji Bakanlığı, sıkıntıyı önlemek için ek önlem alıyor. Önlemler arasında otoprodüktör santralleri için vergi kolaylığı da bulunuyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji sıkıntısı çekilmemesi için ilave tedbirler almaya çalışıyor. Alınacak tedbirler arasında, otoprodüktör tesislere vergi yönünden kolaylıklar getirilmesi, daha fazla doğalgaz kullanımı, gereğinde Marmara Ereğlisi’ndeki LNG tesislerinde terminal olarak yararlanılmak üzere LNG yüklü bir tankerin yedekte bekletilmesi yer alıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan bir yetkili, özellikle kış aylarında, bütün termik santrallerin tam kapasitede çalışması gerektiğini belirterek, bunun için önlemlerin alınmaya başlandığını söyledi. Şirketler açısından akaryakıt fiyatlarının yüksek gelmeye başlaması nedeniyle, otoprodüktürlerden bir kısmının kapanmaya başladığına dikkat çeken yetkili, “Otoprodüktörleri teşvik etmek amacıyla, motorin üzerindeki akaryakıt vergisinin kaldırılması düşünülüyor” dedi.
5-SABAH GAZETESİ 09.11.2000
Zeytinyağından elektrik
Selçuk Gıda, Germencik’te yapılacak enerji santralinde, zeytinyağı fabrikalarının atığı olan “prina” adlı maddeyi kullanarak elektrik üretecek
Türkiye’nin son aylarda devamlı gündemini meşgul eden enerji sorununa İzmirli şirket Selçuk Gıda’dan farklı bir çözüm geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer’in “Bu kışı programlı elektrik kesintisi yaşamadan geçirebiliriz” sözleriyle rahat bir nefes alınmasına rağmen, Türkiye’nin enerji sıkıntısı sürüyor. Bu nedenle harekete geçen Selçuk Gıda, zeytinyağı fabrikalarının atığı olan “prina” adlı maddeyi kullanarak elektrik üretebileceğini açıkladı. Bu nedenle bir fabrika kuracak olan Selçuk Gıda, hedeflerini bir basın toplantısıyla duyurdu.
216 megawatt enerji
Selçuk Gıda’nın Sel Enerji adıyla kurduğu yeni şirketin Türkiye’nin ilk Biomass enerji tesisi ile prinadan elektrik üreteceği belirtildi. Fizibilite çalışmaları ve prina tahlilleri tamamlanan fabrika büyük bir olasılıkla Aydın Germencik’te faaliyete geçecek. Tesis 216 megawat enerji üretecek. Aynı zamanda bir çevre koruma projesi olan sistem sayesinde fabrikada kullanılan teknoloji ile yakılacak prina çevreye hiçbir zarar vermeyecek. Üretilen elektriğin yüzde 40′ı Selçuk Gıda tarafından kullanılırken geriye kalan yüzde 60′lık bölümü ise TEDAŞ’a satılacak. 20 milyon dolara malolacak santral 14 ayda teslim alınacak. Biomass enerji santralinde yılda 200 bin ton prina kullanılması planlanıyor. Böylece bölgenin yıllık 230 bin ton olan prina üretiminin büyük bir bölümü çevre problemi yaratılmadan enerjiye dönüşecek.
Örnekleri var
Biyolojik atıkların kullanıldığı biomass enerji santralleri dünyanın çeşitli köşelerinde faaliyet gösteriyor. Ancak bir zeytinyağı üretim atığı olan prina ile elektrik üreten tesisler sadece İspanya’da bulunuyor. İspanya’da şu anda çalışan iki fabrikaya ek olarak yapılan 4 fabrikanın da inşaatı sürüyor. İtalya ve Yunanistan ise inşaata başlama safhasında.
Prina ve biomass enerji nedir?
Biomass enerji santralleri çeşitli biyolojik maddeleri yakarak çalışıyor. Ağaç kabukları ile çalışan biomass enerji de santralleri var. Zeytinyağı fabrikalarının artık maddesi olan prina ise ezelden beri yakıt olarak kullanılıyor. Ancak prinanın kullanımı sırasında büyük çevre kirliliği oluşuyor. Bir Amerikan sistemi olan “akışkan yatak teknolojisi”nde ise yakılan prina çevreye hiçbir zarar vermeden enerjiye dönüşüyor. Sistemde prinanın yakılması ile oluşan ısı ile su buharı elde ediliyor. Bundan da elektrik enerjisi üretiliyor.
6-EKONOMİ VE POLİTİKADA TREND Haber / Ayşenur Bozal
Dünyanın enerjisi tükeniyor
Enerji krizi yalnızca Türkiye’nin değil, bütün dünyanın problemi. Nüfus artıyor, sanayileşme yaygınlaşıyor, teknoloji baş döndürücü gelişmeleriyle yaşamın bir parçası haline geliyor. Enerji krizi de tüm ülkelerin kapısını çalıyor.
21. yüzyılın önemli sorunlarından birisi enerji açığı ve var olan enerji kaynaklarının istihdam edilememesi. Türkiye’de doğal olarak bu sorundan payını alıyor. Ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel faktörlerinden birisi olan enerji tüketimi artan nüfus, şehirleşme, sanayileşme, teknolojinin yaygınlaşması ve refah artışına paralel olarak büyüyor. Buna karşılık var olan enerji kaynaklarının yeterince verimli kullanılamaması, maliyetlerin gittikçe yükselmesine ve halkın en doğal ihtiyaçlarından birisi olan enerji tüketimini en pahalı fiyatlardan satın almasına sebep oluyor. Yüksek fiyatı bir yana bırakın son yıllarda ‘acaba enerji krizinin eşiğinde miyiz?’ sorusu gündemdeki sıcaklığını koruyor. Enerji sanayiinin vazgeçilmez ve en önemli girdisi olduğundan enerjideki her çeşit dalgalanma ve kesinti sanayide maliyetlerin artmasına ve sanayi ürünlerinin dünya ölçeğinde rekabet şansının azalmasına neden oluyor. Petrol ve doğalgaz gibi kaliteli fosil yakıt varlığı zaman içinde azalırken, bu kaynakların stratejik önemi yükselecek, bu kaynakların yerini dolduracak yeni enerji kaynakları geliştirilmediği sürece, fiyatları artış eğilimi içine gireceği bir gerçek. Türkiye şu an enerji konusunda yüzde 62 oranında dışa bağımlı. Yapılan araştırmalar böyle giderse, dışa bağımlılığın gün geçtikçe artacağını gösteriyor. Örneğin Türkiye’nin 2020 yılında 148 milyon taşkömürü, 74 milyon ton ham petrol, 78.5 milyar metreküp doğalgaz ithal etmek zorunda kalacağı söyleniyor.

6 Mart 2012 Salı

Energy Efficiency Turkey

Energy efficiency is the reduction of energy consumed per unit of service or product without causing a reduction in living standards and service quality in buildings, and quality and amount of production in industrial plants. By using energy in an efficient manner for heating, lighting, transportation, household appliances, and in every stage of our everyday lives, we can contribute positively to our household budget, to national economy and to the protection of environment without cutting down on our needs.

Being the most important source of energy, fossil fuels like petroleum and coal are rapidly depleting. Greenhouse gas emissions arising during the generation and consumption of energy are among the major reasons of global warming and climate change.

From production to use of energy, it is essential to increase energy efficiency, prevent wastage and reduce energy density so that security of energy supply can be ensured, rate of import dependency (which is now at 73%) and the risks thereof can be reduced, and a more effective fight against climate change can be given.

Our country is estimated to hold an energy-saving potential of 30% in the building industry, 20% in the production industry, and 15% in the transportation industry.

For the purpose of making use of this potential and improving energy efficiency, Energy Efficiency Law of 2007, and the Regulation on Increasing Efficiency in the Use of Energy Sources and Energy of 2008 were enacted by our Ministry.

Circular No. 2008/2 dated 15/02/2008 from the Office of the Prime Minister defines measures for the effective and efficient use of energy within public bodies and institutions. This Circular kicked off the “National Energy Efficiency Movement,” and announced year 2008 as the “Energy Efficiency Year.”

Among measures that can help increase energy efficiency rapidly and effectively, priority is given to the replacement of incandescent bulbs used for lighting purposes with compact fluorescent lamps which are up to 5 times more energy-efficient.

Circular No. 2008/19 dated 13/08/2008 obligated all public bodies and institutions, municipalities and professional chambers of public nature, within a period of one month, to replace incandescent bulbs with energy-efficient bulbs in places under their responsibility.

Implementation of the Prime Ministry Circular throughout the country yielded to the replacement of a total of 1.828.742 incandescent bulbs with 1.758.954 efficient lamps. The amount of 11,5 million Turkish Liras spent on efficient lamps was amortized in 101 days. The reduction in electricity costs contributes to the budget by 41 million Turkish Liras every year.

On the other hand, as a step of the “National Energy Efficiency Movement,” it was planned to initiate the "Hand-in-Hand for Energy Efficiency (ENVER) Movement" across all provinces starting from December 2008. Under the said movement, energy-efficient lamps were dispensed at primary schools, which was accompanied by awareness-raising activities. 4.800.000 lamps were dispensed in 43 provinces from December 2008 to April 2009.

For industry sector, projects for increasing efficiency and voluntary agreements are still supported.

5 Mart 2012 Pazartesi

Where is Turkey in this Picture?
Turkey’s primary energy consumption and production were respectively 108 million
Ton Equivalent Petroleum (TEP) and 29 million TEP in 2008.Turkey’s energy
demand is expected to grow 5.9 percent annually until 2025.Turkey needs to
take timely measures in order to cope with growing energy consumption. This is
not an easy task. First of all, Turkey, as shown in Table 1, does not have the appropriate
reserves to cope with its increasing energy demand.
Domestic energy resources in Turkey
Source Potential
Methane from gas hydrates (million tons) 14.000,0
Lignite (million tons) 10.400,0
Hard coal (million tons) 1.300,0
Asphaltite (million tons) 82,0
Oil (million tons) 38.7
Natural gas (million cubic meters) 21.900,0
Thorium (million tons) 380,0
Uranium (million tons) 9,0
Source: Balat, 2010, 1999.

Another flaw stems from Turkey’s current energy mix which is extensively based
on fossil fuels, and excludes alternatives such as renewable and nuclear energy.
Turkey depends heavily on imports of oil (93 percent) and gas (97 percent). Turkey
uses 55 percent of imported gas for electricity generation which is a very expensive
way when compared to other alternatives including renewable and nuclear. It is not, however, very easy for Turkey to decrease the share of naturalgas. Turkey barely coped with energy
security challenges in the 1970s and 1980s, despite efforts to translate shared Muslim identity into energy cooperation with Middle Eastern oil exporters.The rapid growth of Turkish
energy demand in the 1990s forced policymakers to benefit from the availability of Russian natural gas, rather than confronting the financial burden of massive investments in alternative energy.Accordingly, Turkey signed longterm agreements with Russia, Iran and
Azerbaijan; the first one being, the major supplier. Currently Turkey is very much
concerned with shifting its energy mix, attributing shares to renewable and nuclear
alongside carbon fuels. The strategy is not to decrease the volume of natural gas,
but rather to increase electricity generation from alternative energy while channeling
gas for cooking, heating and transport.