10 Ağustos 2012 Cuma

TTGV Enerji Verimliliği Desteği


Amacı

Enerji Verimliliği Destek Programı, Türkiye’nin dünyada artan enerji fiyatları karşısında, özellikle enerji yoğun sektörlerde rekabet gücünün koruması, dışa bağımlılığını azaltması ve sera gazı salımlarının azaltılmasına katkı sağlanması ve sanayicinin ilgili faaliyetlerinin teşvik edilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Destek kapsamında enerji verimliliği etütleri de dahil olmak üzere, enerji verimliliğine yönelik uygulama projelerinin uygun şartlarda desteklenmesi amaçlanmaktadır. Bu destek programı ile aynı zamanda Enerji Verimliliği Kanunu ve Enerji Verimliliği Yönetmeliği ile belirlenen amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesine katkı sağlanması öngörülmektedir.

Olası Proje Konuları

 Buhar üretim ve dağıtım sistemlerinin (buhar kapanları, boru hatları, kondensat ve blöf sistemleri, vb.) iyileştirilmesi
 Yakma (kazanlar, fırınlar, brülörler vs.) ısıtma ve soğutma sistemlerinin iyileştirilmesi
 Fan, pompa, kompresör, vb. cihazların, sistem optimizasyonu yaklaşımı ile gözden geçirilerek elektrik tasarrufu sağlanması
 Kullanılan üretim teknolojisinin (eritme, ergitme, tavlama, kurutma, presleme, kalıplama, boyama, vb.) daha verimli hale getirilmesi
 Atık ısının değerlendirilmesi
 Üretim süresinin kısaltılması, sıcaklık veya basınç seviyelerinin düşürülmesi, vb. proses ve işletme optimizasyonu
Öncelikler

 Yerli teknoloji ve ekipman kullanımı
 Yenilikçi ve/veya ileri teknoloji (malzeme, elektronik, yazılım, vb.) uygulamaları 
Destek Mekanizması

Proje Süresi: En fazla 1,5 yıl
Destek Miktarı: 100.000 – 1.000.000 ABD$
Destek Oranı: Proje Bütçesinin en fazla %50 ’si
Geri Ödeme Süresi: 1 Yılı Geri Ödemesiz Toplam 4 Yıl (Faizsiz)
Hizmet Bedeli: TTGV Destek miktarının %6’sı

Not: Diğer finans kaynaklarından hibe ve kredi alan projeler TTGV Çevre Desteklerinden yararlanabilmektedir.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Yalıtım Yoksa Yüksek Vergi Var


2017'de ısı yalıtımı olmayan bina kalmayacağını söyleyen Gökhun Kurt, mevcut binaların yalıtılması için henüz zorlayıcı veya yeteri düzeyde özendirici bir teşvik bulunmadığına dikkat çekti.
Dow Bina Çözümleri Yapı Ürünleri Satış Müdürü Gökhun Kurt, 2017 yılında Türkiye’de ısı yalıtımı olmayan bina kalmayacağını ifade etti.
Enerjisinin yüzde 73’ünü ithal eden Türkiye’nin 2011 yılında ortalama enerji ithalatı 50 milyar dolar olduğu halde Türkiye’de enerji verimli kullanılmıyor. Ülkemizde enerjinin yüzde 34’ü konutlarda kullanılıyor, bu enerjinin de yüzde 80’i ısıtma amaçlı tüketiliyor. Ayrıca kış aylarında soğutma amacıyla kullanılan cabası.
Bu gidişe bir “dur” deme zamanının geldiğini fark eden yetkililer, Enerji Verimliliği Strateji Belgesi ile önemli düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor. Bunlar arasında; yalıtımsız binalara ruhsat verilmemesi, ruhsatlı binaların vergisinin yalıtım ve enerji verimliliğine göre yükseltilmesi ya da azaltılması, Enerji Kimlik Belgesi olmayan ve enerji tüketimi standart dışı olan yalıtımsız binaların kamu kurum ve kuruluşları tarafından kiralanmaması gibi çeşitli düzenlemeler yer alıyor. Enerjide radikal değişimler getiren Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek.
Yalıtım Yoksa Yüksek Vergi VarTürkiye’de 8,5 milyonun üzerinde ruhsatlı bina, 18 milyonun üzerinde ruhsatlı konut bulunuyor. Bu bina stoğunun yüzde 5,6’sı, konut stoğunun ise sadece yüzde 10’u standartlara uygun olarak yalıtılmış durumda. Oysa ısı yalıtımı, özellikle binalarda ısınma ve serinleme için ihtiyaç duyulan enerjinin azaltılması, verimliliğin artırılması ve konforlu yaşam alanları oluşturulması için gerekli tedbirlerin başında geliyor. Çünkü doğru ürün ve uygulamalarla yapılan ısı yalıtımı ile ısıtma ve soğutma giderleri ortalama yüzde 50 azalıyor.
2007 yılı Sera Gazı Ulusal Envanteri’ne göre; toplam 106 milyon ton karbondioksit emisyonunun yüzde 32’si, yani 34 milyon tonu binalardan kaynaklanıyor. Ve önlem alınmazsa konut ve hizmetler sektörü enerji tüketiminin 2020 yılına kadar 47,5 milyon TEP’e ulaşacağı ve karbondioksit emisyonunun iki katını aşacağı tahmin ediliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koordinasyonunda, birçok bakanlık, belediye ve kurumun ortaklığı ile hazırlanan Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, Türkiye’nin enerji verimliliği yol haritasını çiziyor. Binaların enerji taleplerini ve karbon emisyonlarını azaltmayı ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, sürdürülebilir, çevre dostu binaları yaygınlaştırmayı hedefleyen Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nde en önemli düzenlemeler ise ısı yalıtımı alanında.
2017’den itibaren binanın Enerji Kimlik Belgesi’nde yer alan karbondioksit salınım miktarları, o tarihte yürürlükte olan mevzuatta tanımlanan asgari değerlerin üzerinde olanlara idari yaptırım uygulanacak.
2011 yılı başından bu yana yeni yapılan binalarda Enerji Kimlik Belgesi’nin ve dolayısıyla ısı yalıtımının zorunlu olduğunu hatırlatan Dow Bina Çözümleri Yapı Ürünleri Satış Müdürü Gökhun Kurt, mevcut binaların yalıtılması için henüz zorlayıcı veya yeteri düzeyde özendirici bir teşvik bulunmadığına dikkat çekti. Kurt, Türkiye’de mevcut yapı stoğunun yalıtımı konusunda başlatılacak bir hareketin, hem enerji israfını önleyerek maliyetleri azaltacağını ve binaların konfor şartlarında iyileşme sağlayacağını hem de inşaat sektörünün canlanması ve yaklaşık 60 bin kişilik yeni istihdam oluşturulmasını sağlayacağını belirtti.
Kamu kesimine ait bina ve tesislerde de yalıtım uygulamalarını içeren verimlilik artırıcı uygulamalar söz konusu. 2017’den itibaren Enerji Kimlik Belgesi olmayan ve Enerji Kimlik Belgesi’ndeki enerji etiket sınıfı, yeni binalar için tanımlanmış asgari sınır değeri karşılamayan yalıtımsız binalar, kamu kurum ve kuruluşları tarafından kiralanmayacak.
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi kapsamında; binaların çevre ve iklim şartlarına göre azami karbondioksit emisyon değerleri ölçülecek. Bu sınır değerleri aşan yalıtımsız binalara ruhsat verilmeyecek. Ruhsatlı binaların vergisi ise yalıtım ve enerji verimliliğine göre yükseltilecek ya da azaltılacak.
Ülkemizdeki 18 milyon konutun yüzde 90’ının yalıtımsız olduğunu ifade eden Gökhun Kurt, Avrupa Birliği ülkelerinin ise neredeyse hiç enerji harcamayan ve karbon emisyonunu sıfırlayan “Pasif Ev”lerde yaşamaya başladığını bildirdi. Kurt, Türkiye’de yalıtımsız binaların “Pasif Ev”lere göre 20 kat daha fazla enerji harcadığını vurguladı. Kurt, bu noktada ısı yalıtımı konusunda Avrupa’nın çok gerisinde kalan Türkiye için Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nin çok önemli olduğunun ve gerekli yaptırım ve teşviklerin acilen hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Türkiye'de Enerji Verimliliği


Verimlilik açısından enerji büyümesi hem arz ve hem de talep cephesinde optimum seviyelere getirilmedikçe Türkiye’nin yakın gelecekte enerji açığıyla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Bu nedenle, enerji verimliliğine sahip bir büyüme trendini temin etmek amacıyla orta ve uzun dönemde dikkatli planlama ve etkin talep tarafı yönetim alternatiflerinin entegrasyonu gerekmektedir.
Son yıllarda, hızla büyümekte olan bir ekonomi için enerji arzını temin etmek, kirlenmeyi azaltmak ve enerji maliyetinin ekonomide yarattığı yükü hafifletmek üzere ülkede enerji verimliliğine daha fazla önem verilmeye başlanmıştır.
Türkiye, son birkaç yılda Enerji Verimliliği Kanunu, eğitim ve bilinçlilik faaliyetleri, KOBİ’ler ve endüstriyel kuruluşlar için sınırlı bir hibe programı gibi konularda başarı elde etmiş olmasına rağmen, hâlâ enerji verimliliği üzerinde daha etkin stratejiler geliştirmeye ve adımlar atmaya ihtiyaç duymaktadır. Kurumsal tarafta, EV, RE ile ilgili faaliyetleri yerine getirmekte olan farklı kuruluşlar ve ilgili kanunlar ile tüzükler arasında ulusal düzeydeki koordinasyon yetersizdir. Bu engeli aşmak için Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu’na (EVKK) yetki verilmiştir. Söz konusu kurul bütün ilgili bakanlıklardan ve devletin üst düzey yetkililerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte, üstlenilen rollerin ve atılan adımların çeşitli yönlerden güçlendirilmesine ihtiyaç vardır.
Türkiye ekonomisi eşdeğer ülkelerle karşılaştırıldığında “enerji yoğun” olarak değerlendirilebilir. Kişi başına toplam birincil enerji arzı (TPES), OECD ortalaması olan kişi başına 4,64 TEP ile mukayese edildiğinde 2007 yılında 1,35 TEP en düşükler arasında yer almakla beraber, Türkiye ekonomisi mukayeseli olarak OECD ortalaması olan 0,18 TEP/dolar 1,000 GSMH ile karşılaştırıldığında 0,27 TEP enerjiyle 1.000 dolar GSMH üretmek için daha fazla enerji yoğundur.
Enerji yoğunluğu da AB’nin ortalama değerleriyle mukayese edildiğinde oldukça yüksektir; 2007 yılında Türkiye’nin enerji yoğunluğu avro bazında 251 KEP/1,000 avro iken, AB’nin ortalama değeri 169’dur.Enerji yoğunluğu ekonomik ve sınai yapılardan önemli oranda etkilenirken, Türkiye’nin bazı Avrupa ülkelerinin 2,5 katı daha fazla enerji yoğun olma özelliği taşıdığı gerçeği unutulmamalıdır.Diğer taraftan, nihai kullanım enerji verimliliğinin gerçek bir karşılaştırması için, mukayesenin GSMH satın alma gücü paritesi (SAGP) bazı ile nihai kullanım enerji tüketim rakamları arasında yapılması gerekmektedir. Tablo 6’da gösterildiği üzere, 2007 yılı için Türkiye enerji tüketiminin enerji yoğunluğu hâlâ AB’ninkiden %30 daha yüksektir ve bu durum, enerji verimliliği iyileştirmeleri yapılabileceğini göstermektedir.

2009 IEA Türkiye raporuna göre, (10)“Enerji verimliliğinin iyileştirilmesi, Türkiye’nin enerji arzındaki zorlukların giderilmesinde önemli rolü olcağını vurgulamaktadır.. Özel araç kullanımının hızla yayıldığı ve önemli sayıda yeni inşaatın öngörüldüğü bir ülkede, ulaşım ve binalar karar vericilerden özel ve uzun dönemli ilgi görmeyi hak etmektedir. Enerjiyle ilgili CO2 emisyonları 1990 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır ve orta ve uzun vadede enerji talebine paralel olarak bu artışın hızlı bir şekilde devam etmesi olasıdır. IEA, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle baş etmek ve emisyonlarını sınırlandırmak için nicel bir genel hedef koyulmasını ve 2012 sonrası rejimiyle ilgili çabalara devam edilmesini tavsiye etmektedir.”
Türkiye enerji tüketimindeki hızlı büyüme oranından dolayı büyük bir tasarruf potansiyeline sahiptir. EİE’nin çalışmaları ülkede 2020 yılında 222 milyon TEP birincil enerji talebi içinde muhtemelen %15 enerji tasarrufunda (30 MTEP) bulunulabileceğini göstermektedir.
Sanayi ve bina sektörleri EV iyileştirmesi için en fazla imkânı sunan sektörlerdir; ayrıca sektörler arasında potansiyel enerji verimliliği kazancında değişiklikler olmasına rağmen, endüstrinin büyük miktardaki enerji tüketimi bu sektörü EV yatırımlarının teşviki için hedef sektör haline getirmektedir. Diğer taraftan, bina sektörünün daha yüksek oranda verimlilik kazancı sağlama potansiyeli mevcuttur, çünkü bu alanda şimdiye dek fazla bir şey yapılmamıştır. Bina yasalarında gerekli bazı revizyonların yapılmış ve bir etiketlendirme yönetmeliğinin yürürlüğe konmuş olmasına rağmen, mevcut bina stoku ve kurulu cihazlar henüz elde edilmemiş büyük bir EV potansiyeli sunmaktadır.
Türkiye’deki nihai kullanım sektörlerinde enerji yoğunluğu trendiyle ilgili olarak, Şekil 15’te görüldüğü üzere, birçok sektördeki rakamlar yıllar içinde nihai kullanım sektörlerinde altyapının teknolojik anlamda iyileştirmesiyle birlikte gerekli enerji verimliliği artışının uygun bir şekilde temin edilmemiş olmasından dolayı hemen hemen sabit seyretmekte veya artış göstermektedir. Bu şekilde hizmet sektöründe dikkate değer bir enerji yoğunluğu artışı mevcut olup, bunun nedeni verimsiz konut -ofis ekipmanı, verimsiz aydınlatma ve havalandırma veya gerçek bir veri problemi olabilir. Sektör büyürken araç teknolojisinin iyileştirilmesi nedeniyle ulaşım sektörü enerji yoğunluğunda sabit bir trend göstermektedir.

2009 IEA Türkiye raporuna göre, (10)“Enerji verimliliğinin iyileştirilmesi, Türkiye’nin enerji arzındaki zorlukların giderilmesinde önemli rolü olcağını vurgulamaktadır.. Özel araç kullanımının hızla yayıldığı ve önemli sayıda yeni inşaatın öngörüldüğü bir ülkede, ulaşım ve binalar karar vericilerden özel ve uzun dönemli ilgi görmeyi hak etmektedir. Enerjiyle ilgili CO2 emisyonları 1990 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır ve orta ve uzun vadede enerji talebine paralel olarak bu artışın hızlı bir şekilde devam etmesi olasıdır. IEA, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle baş etmek ve emisyonlarını sınırlandırmak için nicel bir genel hedef koyulmasını ve 2012 sonrası rejimiyle ilgili çabalara devam edilmesini tavsiye etmektedir.”
Türkiye enerji tüketimindeki hızlı büyüme oranından dolayı büyük bir tasarruf potansiyeline sahiptir. EİE’nin çalışmaları ülkede 2020 yılında 222 milyon TEP birincil enerji talebi içinde muhtemelen %15 enerji tasarrufunda (30 MTEP) bulunulabileceğini göstermektedir.
Diğer tarafta, AB üyesi ülkelerin ekonomilerinin enerji yoğunlukları bütün sektörlerin ortak çabalarıyla azaltılmıştır. 1990-2004 yılları arasında, bütün AB ekonomisi için enerji verimliliği endeksi (11) düşmüş olup, bu durum %14 oranında artan enerji verimliliğini göstermektedir. Bütün sektörler değişen enerji yoğunluklarıyla bu sonuca katkıda bulunmuştur; söz konusu iyileştirmeye sunulan katkılarda konutların payı %10, ulaşımın payı %11 ve endüstrinin payı ise %20 düzeyindedir.Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Avrupa Birliği Politikaları Enstitüsü


5 Ağustos 2012 Pazar

Climate Technology Fund (CTF) Investment Plan for Turkey


Snapshot
Financing TypesStakeholdersAmountShareSector
OtherPhase I$250 million63%Low-Carbon
OtherPhase II$150 million37%Low-Carbon
Total:$400 million
Project Summary
The Clean Technology Fund (CTF) Investment Plan is a “business plan” agreed among the Government of Turkey, the World Bank (WB), the International Finance Corporation (IFC) and the European Bank for Reconstruction and Development (EBRD) in order to provide support for the low carbon objectives in Turkey’s 9th Development Plan (2007-13); the 1st National Communication on Climate Change (NCCC), and related strategies, legislation and programs. This multi-year business plan identifies Turkey’s programs that are proposed to be co-financed by the CTF jointly with the WB, IFC and EBRD.
Financing
Turkey seeks US$400 million of CTF financing, representing about 10% of the US$3,850 million in overall financing needs. This will leverage US$1,900 million in multilateral support and US$1,550 million from Turkey:
Recognizing the CTF framework and overall CTF resources, the program is presented in two phases. The $250 million Phase I is based on currently projected CTF availability and the agreed Turkey Country Partnership Strategy (CPS). The $150 million Phase II represents an additional CTF program which is dependent inter alia on additional CTF availability and accommodation within the IBRD financing envelope for Turkey as it evolves.
Turkey’s CTF proposal includes financing for project preparation as follows:
  1. CTF debt financing for the preparation of subprojects for financing under the RE/EE2 and IFC/EBRD RE/EE projects; and
  2. CTF grant financing up to $1 million for the preparation of the SmartGrid component for the TEIAS project.
A carbon revenue stream has not been used as part of the financing plan as Turkey is not yet a Party to the Kyoto Protocol . Turkey is able to sell into the voluntary carbon market and several projects under the Renewable Energy Law are doing so although at lower prices.
Lessons Learned
Ongoing project
Best Practices
Use of financial intermediaries is a successful business model applied by EBRD in various regions. EBRD applies such scheme in some new EU Member States and implementing is the most recently in the Western Balkans.
IFC has applied successful programs in ECA region latest being Russia Sustainable Energy Finance Program to create sustainable capacity in the Russian financial sector to finance EE projects, including RE. The principal objective is to create a sustainable commercial lending market which will continue in the absence of IFC credit lines. This approach can be used as a model for Turkish financial institutions. Electricity and heat produced using small-scale RE sources will be mostly for own consumption by SMEs and export of excess electricity to the grid. In addition, the Direct Lending Facility would target private investors interested in financing medium-scale RE sources for sale to the grid.
Enabling Environment
Turkey has substantial renewable energy potential. Already now renewables make the second-largest contribution to domestic energy production after coal. More than half of renewables are used locally as biomass and waste with low efficiency and with high environmental problems. The unused renewable energy potential is still very high, higher than that one which has already been utilized.
Nevertheless a major interest of investors is concentrated on large hydro and wind energy projects while distributed power generation using small hydro, biomass, biogas as well as renewable heat production using biomass, geothermal and solar energy and applying upto- date technologies (to replace electricity and coal in space and water heating) is still of a limited interest of investors.
The objective is to scale up and mainstream funding for small-scale renewable energy projects through financial intermediaries to deliver measurable economic, environmental and social benefits. IFC and EBRD will also seek to provide direct financing to medium-sized project under newly promoted scheme of a Direct Lending Facility.
Implementation
N/A
Implementing Partners
The Clean Technology Fund (CTF) Investment Plan is a “business plan” agreed among:

  • the Government of Turkey
  • Turkish private sector (Banks: TSKB, TKB, HalkBank, etc./ Investors / the transmission system operator TEIAS/ SMEs )
  • the World Bank (WB),
  • the International Finance Corporation (IFC)
  • the European Bank for Reconstruction and Development (EBRD)