12 Temmuz 2012 Perşembe

NEDEN DOĞAL GAZLI MERKEZİ ISITMA SİSTEMİ?

Konutlarda kömür ya da sıvı yakıt soba ile ısıtmada, konutun tek noktadan ısıtılması ve ısıl veriminin düşüklüğü enerji israfına neden olmaktadır. Kömürlü kalorifer kazanlarında %40-45 düzeyindeki ısıl verim, kazan doğalgaza dönüştüğünde % 70-74'lere çıkmaktadır. Ekonomik ömrünü yitirmiş kazanların doğalgaza uyumlu kazanlarla yenilenmesi durumunda ise verimi %80-110'lara yükselmektedir.
Doğalgazla çalışan kazanların işletilmesinde insan faktörü minimuma indiği için kontrolleri son derece kolaydır, rasyonel ve dengeli ısıtma imkânı sağlamaktadır. Ayrıca doğalgaz cihazları çok fonksiyoneldir. Merkezi ısıtma sisteminde yakıt ekonomisini sağlamak için, tesisatınızda bir otomatik kontrol panelinin bulunması önerilmektedir. Doğal gazlı kazanlarda yer alan kontrol panelleri vasıtası ile iç ve dış ortam sıcaklığına göre ısıtma imkânı sağlanmaktadır. Doğal gazlı cihazlarda ısı geçişi oldukça hızlı olduğundan verimli ısıtma sağlayarak ekonomik kullanıma olanak sağlar. Ancak bu panel kömürlü merkezi sistemlere monte edilememektedir. Bu panel için gerekli olan sisteme konulacak ekipmanlar (üç veya dört yollu karışım vanası, şönt pompa, vb) ilgili kazan imalatçı ve/veya ithalatçı firmaların önerileri ve istekleri doğrultusunda kullanılmalıdır. Kömür veya fuel-oil ile ısıtılan binalarda yanma derecesi elle ayarlanmaya çalışılmaktadır. Ancak dış ısı değişikliklerinde kazanın alevini arttırmak veya azaltmak gerektiğinde geç ısınma sağlanmakta veya çok ısınma sağlanıp yakıt tüketimi arttırılmaktadır. 
Doğalgaza henüz geçmeyen apartmanlar genelde kömürlü ya da fuel-oilli kalorifer kazanları ile ısıtılmaktadir. Ekonomik, temiz ve kullanışlı olması açılarından bu kazanlarda doğalgaz yakılması çok daha avantajlıdır. Ortak bir kalorifer kazanı ile ısıtma yapıldığında daireler, sıcak su sayacı gibi ek ölçme cihazları kullanmak suretiyle kazanın girişine takılan sayaçta okunan gaz giderinden kendilerine düşen miktarı tam olarak pay edebilirler. Ancak, böyle bir ek masrafa girilmemesi halinde, kömür veya fueloil kullanmada olduğu gibi belli bir takım kıstaslar (metrekareye bölmek gibi) kullanılacaktır.
Doğalgazın radyatörlerde termostatlı vana kullanılması ile son derece kontrollü olarak yakılabilmesi sonucunda hem konfor hem de büyük miktarda yakıt tasarrufu sağlar.
Genellikle 8-10 veya daha fazla bağımsız bölüm içeren binalarda ilk yatırım maliyeti ve tesisatın işletme şartları açısından tavsiye edilir. 
Bilindiği üzere, Bireysel ısınma sisteminin maliyete, merkezi ısınma sistemini maliyetine göre yüksektir. Merkezi sistemin avantajlı olmasının nedeni kütlenin ısıtılıyor olmasıdır. Yani binanın her tarafı ısınıyor. Sadece altınız yada üstünüz değil. Çaprazınız da ısındığı için verimlilik artıyor. Bireyselde ise mekânı ısıtıyorsunuz. Bu durum verimliliği düşürmektedir. Sıcak su kullanımının mümkün olmadığı yönünde bir inanış vardır. Hermetik şofben aracılığıyla da sıcak su kullanılabilir. İyi bir kazan dairesi, bugün kombi fiyatlarıyla hemen hemen aynı rakamdadır. Bireysel sistem ise tüm teçhizatlarıyla ortalama 3.500-4.000 TL. ye mal oluyorsa, merkezi sistemde Daire başına bu rakam 1.000-1.250 TL. civarına gelmektedir. Bireysel ısıtma sisteminin tercih edilmesinin sebeplerinden biride insanların toplu yaşamayı bilmemeleri geliyor. Merkezi sistemde en önemli çekincesi de aidatların ödenmemesi konusundaki güvensizlikleri. İnsanımız kontrolün kendisinde olmasını tercih ediyor ve bağımlılığı istemiyor.
Basit bir örnek verirsek; ortalama 100 m² lik, 20 daireli bir binanın kazan ihtiyacı yaklaşık 250.000 kcal/h kapasitelidir. Bu kazanda günde ortalama 50 m³ doğalgaz harcanır. Ama 20 kombi takarsanız, 20.000 kcal/h kapasiteli olacaktır her biri ve toplamda 400.000 kcal/h eder. Her biri 3 m³ doğalgaz harcarsa toplamda 150 m³ eder. Bu hem kişinin hem de devletin cebinden çıkan bir maliyettir.
Piyasadaki doğal gazlı cihazlar arasında çok büyük bir fiyat farkı olmamasına karşın, kaliteler arasında büyük farklılıklar mevcut. Doğal gazlı cihaz alırken buna mutlaka dikkat edilmelidir. Ayrıca, tesisatın kalitesi çok önemli. Tesisatın iyi ya da kötü yapılması % 10-20 verim farkı oluşturabilir. Müşteri buna mutlaka dikkat etmelidir. Tesisatın kaliteli olması, verimliliği arttıracaktır. Bina yapısına göre tesisat ayarlanarak az veya çok yakıt yakacağınıza karar verirsiniz.
Tüm cihazların zamanı geldiğinde mutlaka bakımlarının yapılması gereklidir. Merkezi sistemde ise yoğuşma son derece fayda sağladığı gibi %30-40 civarındada tasarruf sağlıyor. Kazan içindeki suya yoğuşma yaptırdığınızda hem su soğumaz hem de yakıt tüketiminiz az olur ve verimi arttırmış olursunuz. Yoğuşmalı kazanlarda buharı yoğunlaştıran özel ısı eşanjörü ile yoğuşmadaki gizli ısı bacadan geri kazanıldığı için yoğuşmalı kombiler klasik kombilere göre daha verimlidir. Yoğuşmalı kazanlarda Baca gazı çıkış sıcaklığı 40-50°, geleneksel kazanlarda ise 140-160° dır. Baca gazı sıcaklığı yoğuşmalı kazanlarda düşük olduğu için; yanma esnasında ve kalorifer tesisatında oluşan ısı kayıpları daha düşüktür. 

Sustainable Energy


Sustainable Energy

What do we mean by sustainable energy?

Sustainable energy is about using energy wisely and using energy generated from clean sources and clean technologies.

Wise energy use is the first step to ensuring we have sustainable energy for present and future generations.

Being efficient with our energy will reduce our household and business energy bills, reduce the amount of energy we need to produce in the first place and cut energy related greenhouse pollution.

So sustainable energy is not just about using renewable energy, perhaps its not even about renewable energy as we explain further below, its about using energy wisely and introducing energy efficiency measures.

Energylinx will hopefully help you with both of these aspects of sustainable energy.

First, we can help you find the best energy supplier for your home and secondly by looking at our energy efficiency section we can help you find out all the tips for making your home more energy efficient.

Energylinx hopes to promote the use of sustainable energy and provides its services completely free of charge to the domestic consumer.

To really understand sustainable energy we should consider:

  • Energy resources are available to supply mankind's expanding needs without environmental detriment.
  • Wastes remain a major concern whether they are released to the environment or not.
  • Ethical principles seem increasingly likely to dominate energy policy in many countries, which augurs well for nuclear energy.
  • "When viewed from a large set of criteria, nuclear power shows a unique potential as a large scale sustainable energy source." OECD 2001
  • "The competitive position of nuclear energy is robust from a sustainable development perspective since most health and environmental costs are already internalised." OECD 2001
Until the last ten or twenty years sustainable energy was thought of simply in terms of availability relative to the rate of use. Today, in the context of the ethical framework of sustainable development, other aspects are equally important. These include environmental effects and the question of wastes, even if they have no environmental effect. Safety is also an issue, as well as the broad and indefinite aspect of maximising the options available to future generations.

There are many who see no realistic alternative to pushing Sustainable Development criteria into the front line of energy policy. In the light of concerns about global warming due to human enhancement of the greenhouse effect, there is clearly growing concern about how we address energy needs on a sustainable basis.

Energy demand

A number of factors are indisputable. The world's population will continue to grow for several decades at least. Energy demand is likely to increase even faster, and the proportion supplied by electricity will also grow faster still. However, opinions diverge as to whether the electricity demand will continue to be served predominantly by extensive grid systems, or whether there will be a strong trend to distributed generation (close to the points of use). That is an important policy question itself, but either way, it will not obviate the need for more large-scale grid-supplied power especially in urbanised areas over the next several decades. Much demand is for continuous, reliable supply, and this qualitative consideration will continue to dominate.

The key question is how we generate that electricity. Today, worldwide, 64% comes from fossil fuels, 16% from nuclear fission and 19% from hydro, with very little from other renewables. There is no prospect that we can do without any of these.

Sources of energy

Harnessing renewable energy such as wind and solar is an appropriate first consideration in sustainable development, because apart from constructing the plant, there is no depletion of mineral resources and no direct air or water pollution. In contrast to the situation even a few decades ago, we now have the technology to access wind on a significant scale, for electricity.

But harnessing these "free" sources cannot be the only option. Renewable sources other than hydro - notably wind and solar, are diffuse, intermittent, and unreliable by nature of their occurrence. The very fact that we seek the sun for our summer holidays testifies to its low intensity. Similarly, bad weather and night-time underline its short-term unreliability. These two aspects offer a technological challenge of some magnitude. It requires collecting energy at a peak density of about 1 kilowatt (kW) per square metre when the sun is shining to satisfy a quite different kind of electricity demand, - one which requires a relatively continuous supply.

Wind is the fastest-growing source of electricity in many countries, albeit from a low base, and there is a lot of scope for further expansion. While it has been exciting to see the rapid expansion of wind turbines in many countries, capacity is seldom more than 30% utilised over the course of a year, which testifies to the unreliability of the source and the fact that it does not and cannot match the pattern of demand. The rapid expansion of wind farms is helped considerably by generous government grants and subsidies. But there is often a strong groundswell of opposition on aesthetic grounds from the countryside where the turbines are located.

Apart from renewables, it is a question of what is most abundant and least polluting. Today, to a degree almost unimaginable even 25 years ago, there is an abundance of many energy sources in the ground. Coal and uranium (not to mention thorium) are available and unlikely to be depleted this century. Uranium is even available from sea water at costs which would have little impact on electricity prices. In any case the resource can be multiplied 60- to one hundred-fold by adopting the kind of technology which our postwar forebears thought would be necessary by now - fast neutron reactors used as breeders.

The criteria for any acceptable energy supply will continue to be cost and safety, as well as environmental considerations. Addressing environmental effects usually has cost implications, as the current greenhouse debate makes clear. Supplying low cost electricity with acceptable safety and low environmental impact will depend substantially on harnessing and deploying reasonably sophisticated technology. This includes both large-scale and small-scale nuclear energy plants, which can be harnessed directly to industrial processes such as hydrogen production or desalination, as well as their traditional role in generating electricity.

Energy resources

There is abundant coal in many parts of the world, but with the constraints imposed by concern about global warming, it is likely that these will increasingly be seen as chemical feedstock and their large-scale use for electricity production will be scaled down. Current proposals for "clean coal" technologies may change this outlook. The main technology involves using the coal to make hydrogen from water by a two-stage gasification process, then burying the carbon dioxide and burning the hydrogen. Elements of the technology are proven but the challenge is to bring the cost of this down sufficiently to compete with nuclear power.

Natural gas is also reasonably abundant but is so valuable for direct use after being reticulated to the point where heat is required, and as a chemical feedstock, that its large-scale use for power generation makes little sense and is arguably unsustainable.

Fuel for nuclear power is abundant, and if well-proven but currently uneconomic fast breeder technology is used, or thorium becomes a nuclear fuel, the supply is almost limitless.

The Hydrogen economy

Hydrogen is expected to come into great demand as a transport fuel which does not contribute to global warming. It may be used in fuel cells to produce electricity or directly in internal combustion motors. Fuel cells are at an early stage of technological development and still require substantial, research and development input, although they will be an important technology in the future.

Hydrogen may be provided by steam reforming of natural gas (in which case CO 2 has to be taken into account), by thermonuclear processes, or by electrolysis of water.

Some new types of nuclear reactor such as high-temperature gas cooled reactors, operating at around 950-1000°C have the potential for producing hydrogen from water by thermochemical means, without using natural gas.

Large-scale use of electrolysis would mean a considerable increase in electricity demand. (However, this need not be continuous base-load supply, as hydrogen can be accumulated and stored, and solar or wind generation may well serve the purpose.)

Wastes

Wastes ­ both those produced and those avoided, are a major concern in any consideration of sustainable development.

Burning fossil fuels produces primarily carbon dioxide as waste, which is inevitably dumped into the atmosphere. With black coal, approximately one tonne of carbon dioxide results from every thousand kilowatt hours generated. Natural gas contributes about half as much as coal from actual combustion, and also some (including methane leakage) from its distribution. Oil and gas burned in transport adds to the global total. As yet, there is no satisfactory way to avoid or dispose of the greenhouse gases which result from fossil fuel combustion.

10 Temmuz 2012 Salı

Türkiye’deki Enerji Verimliliği Çalışmaları-Bina


Türkiye'de enerjinin yaklaşık % 30’u, toplam elektrik tüketiminin ise yaklaşık % 43’ü
konutlarda kullanılmaktadır. Konut sektörü, enerji  tüketiminde sanayi sektöründen sonra
ikinci sırada yer almaktadır. Dolayısıyla binalarda enerji tasarrufuna yönelik çalışmalar, enerji
kaynaklarının etkin kullanımı açısından önemlidir.
Ancak, Türkiye’de  çok sayıdaki eski binanın enerji tasarrufuna yönelik olarak inşa
edilmeyişi, hızlı kentleşme olgusuyla yeni binaların  enerji verimliliği standartlarına uygun
olarak yapılmayışı gibi nedenlerle binalarda enerji kayıpları yüksektir. Yapılan bir çalışmada,
konutların yalnızca % 14’ünün merkezi ısıtma sistemine, % 10’unun  çatı ısı yalıtımına ve %
9’unun çift cama sahip olduğu belirtilmektedir (Turan, 2004: 93).
Türkiye’de konutlarda tüketilen enerjinin yaklaşık %  80’i ısıtma amacıyla
kullanılmaktadır. Ancak binaların ısıtmasında, enerjinin verimli kullanıldığı  söylenemez.
Yapılan bir çalışmada, Türkiye’de ısınmak için yaygın olarak soba kullanıldığı, ancak büyük
kentlerde kaloriferli binaların arttığı belirtilmektedir. Yerli olarak üretilen sobaların çok düşük
yanma verimine sahip oldukları, aynı biçimde kalorifer kazanlarında da tasarımdan
kaynaklanan verim düşüklüğünün olduğu, kalorifer kazanlarının işletimlerinden kaynaklı
verimsizlik de dikkate alındığında kayıpların daha da arttığı ifade edilmiştir (Keskin, 2000: 10).
Türkiye'de binalarda birim alanı veya hacmi ısıtmak için harcanan enerjinin  Avrupa
Birliği ülkelerine göre 2-3 kat daha fazla olması nedeniyle 1985 tarihli  binalarda ısı
yalıtımını kurallarını belirleyen Türk Standardı TS 825  güncellenmiştir. Yeni standart, 14
Haziran 2000 tarihinden itibaren zorunlu standart olarak uygulamaya girmiştir.
Ayrıca Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yönetmeliğinin de yeni standartla paralellik
sağlayacak şekilde değiştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmış ve yeni yönetmelik
(Binalarda Isı Yalıtım Yönetmeliği) 8 Mayıs 2000 tarihinde Resmî Gazete'de  yayımlanarak
14 Haziran 2000 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Belirtilen standardın uygulanması
ile yeni inşa edilen binalarda  bina  dış kabuğundan kaynaklı ısı kayıplarının yarı yarıya
azaltılması hedeflenmektedir (EİE, 2006a).
Bu doğrultuda, 2002 yılında Almanya ile Türkiye arasında Teknik İşbirliği programı
çerçevesinde “Binalarda Enerjinin Verimli Kullanılması-Erzurum İlinde Uygulama” adlı bir
proje başlatılmıştır. EİE/UETM,  Alman Teknik İşbirliği Kurumu (GTZ) ve Erzurum
Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülecek proje, çeşitli bina etütleri, eğitim programları,
yasal düzenleme ihtiyaçlarının belirlenmesi, belediyelerde danışmanlık merkezlerinin
oluşturulması gibi birçok etkinlik yer almaktadır (EİE, 2006a).

Konutlarda tüketilen elektrik enerjisinin yaklaşık % 60-70’i ev aletlerinde, % 30-40’ı
aydınlatmada kullanılmaktadır. Ancak bu alanda, elektrik kullanımını azaltmaya yönelik çok
fazla çalışmanın olmadığı görülmektedir.
Elektrikli ev aletleri ve klima cihazlarının enerji verimliliğinin artırılması amacıyla
yapılan çalışmalara, klima ve beyaz eşya üreticilerine, bu üreticilerin birliklerine ve
ithalatçılarına gerekli katkılar, ilgili kamu kuruluşları ile EİE/UETM tarafından sağlanmıştır.
Bu çalışmalarla buzdolabı, çamaşır, bulaşık, çamaşır kurutma ve kurutmalı çamaşır makineleri
ile ampullerin etiketlenmelerine ilişkin yönetmelikler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 2002
yılında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikler,  evlerde kullanılan  buzdolabı,
çamaşır ve bulaşık makinelerinin daha az enerji tüketir hale  gelmesi hedeflenmiştir (EİE,
2006b).

Binanı Gözet, Enerjide Tasarruf Et projesi


New Image

British Council’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttüğü, İngiltere Büyükelçiliği Refah Fonu desteği ile gerçekleştirilen binalarda enerji verimliliği projesi yeni bir kanunla zorunlu tutulan Enerji Kimlik Belgesi’ne yönelik farkındalık yaratmayı hedefliyor.
Oturduğunuz binanın asgari ne kadar enerjiye gereksinim duyduğunu biliyor musunuz? Ya da ısıtma sisteminizin ne kadar verimli olduğunu? Binanızın enerji verimliliği ile yalıtım ve ısıtma/soğutma özelliklerini ayrıntılı olarak Enerji Kimlik Belgesi’nde görebilirsiniz. Kanunen alınması zorunlu olan bu belge hakkında neler biliyorsunuz? Nasıl alacaksınız?
British Council ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttükleri “Binanı Gözet, Enerjide Tasarruf Et” projesi binalarda enerji verimliliği konusunda kamuoyunu bilgilendirmeyi ve bu konuda farkındalık yaratmayı hedefliyor.
Binalarda enerjinin verimli kullanılması, enerji israfının önlenmesi ve çevrenin korunması amacıyla çıkan Enerji Verimliliği Kanunu, yeni yapılan binaların Enerji Kimlik Belgesi’ni almalarını zorunlu tutuluyor. Mevcut ise 2017 yılına kadar bu belgeyi almak zorundalar.
Enerji Kimlik Belgesi, binanın asgari enerji gereksinimi, enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ile ısıtma/soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgilerin dökümünü sunuyor. “Binanı Gözet, Enerjide Tasarruf Et” projesi, bu uygulamayı çok önce hayata geçiren İngiltere’nin deneyimlerin yararlanarak, Türkiye’deki herkesin oturduğu binaların enerji verimiyle ilgili bilgiye sahip olmasını, gerektiğinde de doğru ve etkili iyileştirme önerilerine ulaşabilmelerini hedefliyor.

Siz de binanızın Enerji Kimlik Belgesi’ne ulaşın
Projenin ilk aşaması “Binanızın Enerji Kimlik Belgesi” yazılım programının internet aracılığıyla paylaşılması ve yasal yükümlülükler, enerji verimliliği ve yazılım ile ilgili bilgilerin yedi pilot ilde kamuoyuna ulaşabilecek paydaşlara sunulmasından oluşuyor.
Şubat 2012’de hem British Council, hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın web sitelerinde paylaşılacak yazılım programına gireceğiniz temel bilgilerle binanızın resmi olmayan “Enerji Kimlik Belgesi”ne ulaşabileceksiniz. Binanızın performansını ideal standard olan “C” sınıfına getirebilmek için yapabilecekleriniz üzerine önerilere de binanıza özel sunulan bir raporla ulaşabileceksiniz.
Aralık 2011’de Ankara’da gerçekleşen İl Temsilcileri Eğitim Toplantısı’nda, 20 ilden Bakanlık temsilcileri bir araya gelerek “Enerji Kimlik Belgesi” yazılım programının kullanılması ve enerji verimliliği üzerine genel kavramlara yönelik temel bir eğitime katıldılar. Bu toplantı sonrası belirlenen yedi il, Ocak ayında gerçekleşecek Yuvarlak Masa Toplantılarına ev sahipliği yapacak.
Afyon, Ankara, Antalya, Artvin, Bursa, Çanakkale ve Kahramanmaraş’ta gerçekleşecek toplantılarda, bu şehirlerdeki geniş kitlelere ulaşabilecek, etki sahibi paydaşlarla işbirliği olanakları yaratılacak. İl temsilcileri; yerel basın, üniversiteler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve tedarikçilerin temsilcilerinin destekleriyle, Şubat ayında Kamuoyu Bilgilendirme Toplantılarını gerçekleştirerecek.

Binanı Gözet, Enerjide Tasarruf Et projesi ile ilgili ayrıntılı bilgi için esra.saruhan@britishcouncil.org.tr ile iletişime geçebilirsiniz.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Yılda 7,5 milyar TL enerji tasarrufu sağlamak mümkün



AB’nin mali desteği ile hayata geçirilen “Binalarda Enerji Verimliliğine Yönelik Toplum Bilincinin Artırılması” Projesi, enerji tasarrufu konusunda halkı bilgilendirerek binalarda enerji tüketiminin azaltılmasını hedefliyor. Enerjinin verimli kullanılması halinde, enerji tüketiminde yaklaşık %25 oranında tasarruf sağlanabilecek. Bunun ülke ekonomisine katkısı ise yılda ortalama 7,5 milyar TL.
Toplam Bütçe
1,070,000 €
AB Katkısı
1,040,000 €
Türkiye Katkısı
30,000 €
Yararlanıcılar
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü
Proje Süresi
Ocak 2008 - Ocak 2009
Enerji ihtiyacının %70’ini ithal eden ve enerji tüketimi her yıl %4’ten fazla artan Türkiye’de, enerjinin yaklaşık %30’u, toplam elektrik tüketiminin ise yaklaşık %40’ı binalarda kullanılıyor. Türkiye’de bir kişinin ısıtmada m² başına harcadığı enerji, Fransa ya da Almanya’da bir kişinin harcadığı enerjinin 2-3 katına denk geliyor. Türkiye’nin AB ortalamasının çok üstünde olan kişi başına enerji tüketimini azaltması gerekiyor. Bu nedenle, Türkiye’de binalarda enerji tasarrufuna yönelik çalışmalar, enerji kaynaklarının etkin kullanımı açısından çok önemli bir yere sahip.
Bu saptamadan hareketle oluşturulan, “Binalarda Enerji Verimliliğine Yönelik Toplum Bilincinin Artırılması” Projesi, binalarda enerji verimliliği konusunda farkındalık yaratarak, başta elektrik olmak üzere, enerjinin her noktada verimli ve etkin kullanılmasını ve enerji israfını önleyerek aile bütçelerine, ekonomiye ve çevreye katkıda bulunmayı amaçlıyor. Toplumun enerji verimliliği bilincini artırmak amacıyla kapasite geliştirme çalışmaları ile belirli hedef gruplarına yönelik eğitim programları hazırlanması ve uygulanmasını kapsayan proje, ayrıca binalarda enerjinin etkin kullanılması yoluyla yerel kaynakların korunmasını, enerjide ithalata bağımlılığın azaltılmasını ve küresel ısınmaya karşı önlem alınmasını da hedefliyor.
%25 oranında tasarrufun getirisi: Yılda 7,5 milyar TL
Araştırmalar enerjiyi verimli kullanarak enerji tüketiminde yaklaşık %25 oranında tasarruf sağlanabileceğini ve bu tasarrufun ülke ekonomisine katkısının yılda ortalama 7,5 milyar TL olacağını gösteriyor. Bu rakamlar, projenin Türkiye için ne kadar önemli bir adım olduğunu kanıtlıyor.
Enerji verimliliği bilinçlendirme projesi kısaca, “enerji verimliliği” kelimelerinin kısaltması olan “enver” ile “Increasing Public Awaraness in Buildings”in ilk harflerinden oluşan “enverIPAB” olarak adlandırılıyor.
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (EİE) faydalanıcı kuruluş olarak yer aldığı enverIPAB Projesi’nin bütçesinin neredeyse tamamı AB tarafından karşılandı. Proje, tedarik ve teknik yardım bileşenlerinden oluşuyor. Türkiye’nin kısmi katkısı bulunan tedarik bileşenini proje faaliyetlerinde kullanılan ekipmanların temini oluştururken, teknik yardım bileşeni altında EİE’nin kurumsal kapasitesini geliştirmeye yönelik çalışmalar yer alıyor. Teknik yardım bölümünü Finlandiyalı Motiva Oy, Türkiye’nin önde gelen firmalarından ENKO Birleşik Enerji Sistemleri ve SİT A.Ş. ile İlyada İletişim Yayın Danışmanlık Ltd. Şti.’den oluşan konsorsiyum yürütüyor. 
EİE çalışanları AB’deki enerji verimliliği yöntemlerini öğrendi
Proje kapsamında, öncelikle halkın farkındalığını artırıcı etkin çalışmalar yürütebilmesi için EİE’nin kurumsal kapasitesi geliştirildi. Kurum çalışanlarına yönelik iletişim ve eğitim, enerji verimliliği ölçüm araçları gibi konularda ön hazırlık niteliği taşıyan eğitim programları düzenlendi. Danimarka, Finlandiya, İspanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda’ya yapılan eğitim turları sayesinde AB ülkelerinin tecrübelerinden faydalanan ve enerji verimliliği yöntemlerini yerinde inceleme fırsatı bulan EİE uzmanlarına know-how aktarımı sağlandı.
Daha sonra, projenin öncelikli hedef grupları olarak belirlenen ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileri, öğretmenler ile ev hanımları için İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen pilot uygulamalarla bilgilendirme amaçlı seminerler ve konferanslar düzenlendi. Bu eğitimlerde, evlerde aydınlatma, ısıtma, atıklar gibi birçok alanda enerji tasarrufuna yönelik faaliyetler gerçekleştirildi.
Hazırlanan broşür, poster, kitapçık gibi basılı materyallerle bu gruplar günlük yaşamda enerjiyi verimli kullanmak adına evlerde neler yapılabileceğine dair bilgilendirildi ve enerji tasarrufu konusunda teşvik edildi. 15-16 Ocak’ta pek çok kişinin katıldığı panellerle İstanbul’da gerçekleştirilen Ulusal Enerji Verimliliği Forumu ile sona eren proje için televizyon, radyo, dergi ve gazete gibi çeşitli iletişim kanallarında yayınlanmak üzere tanıtım filmleri hazırlandı.