19 Ekim 2012 Cuma

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ


Küresel iklim sistemi, atmosferin oluşumundan bu yana tüm zaman ve alan ölçeklerinde değişme eğiliminde olmuştur ve bu değişim yerküre/atmosfer sisteminin öteki bileşenlerindeki doğal değişikliklerle ilgilidir. Ancak 19.yy’ın ortalarından beri bu doğal değişikliğe ek olarak ilk kez insan etkinliklerinin de küresel iklimi etkilediği yeni bir döneme girilmiştir.
1850’li yıllarda başlayan sanayileşme ile birlikte özellikle fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormanların tahribi ve çarpık sanayileşme gibi insan faaliyetleri neticesinde, sera gazları atmosferde birikerek atmosferin kimyasal özelliklerini etkilemekte uzun vadede ise sera etkisi yüzünden küresel ölçekte iklim değişikliğine sebep olmaktadır.
Güneş’in yaydığı kızılötesi ışınlar milyonlarca kilometrelik bir yolculuktan sonra dünyamıza ulaşır. Bu ışınların bir kısmı yeryüzüne çarparak toprağı ve denizleri ısıtır, bir kısmı ise yeryüzüne çarptıktan sonra yansıyarak tekrar uzaya geri döner. Ancak havada bulunan sera gazları, kızılötesi ışımaların bir kısmını soğurarak, atmosferden dışarı çıkmalarını engeller. Bu soğurma olayı, atmosferin ısınmasına yol açar.
Atmosferdeki sera gazları ne kadar çoksa o kadar çok ısı tutulur. Bunun sonucunda da Dünya’nın ortalama sıcaklığında yükselme görülür.
Küresel ısınma, sera gazı salımlarındaki artışlara bağlı olarak küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında artışları ifade etmektedir. Küresel ısınmanın en önemli sebebi atmosferde sera etkisi yapan CO2 ve metan (CH4) gibi sera gazı salımlarındaki hızlı artıştır.
Seragaz birikimlerindeki değişiklikler
 Sanayi Devrimi Öncesi 2005Değişim %
CO2280 ppm379 ppm% 35
CH4715 ppb1774 ppb% 148
N2O270 ppb319 ppb% 18

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli - IPCC'nin 2007 yılında yayımlanan Dördüncü Değerlendirme Raporu'na göre, küresel ısınma artık tartışmasız bir gerçektir ve bunun önemli bir bölümünden insanoğlu sorumludur. Enerji, sanayi, ulaşım, tarım, atık, ormancılık ve arazi kullanımı sektörlerinden kaynaklanan toplam 6 temel sera gazının salımı, 1970 - 2004 yılları arasında %70 artarak 49 milyar ton eş-CO2 düzeyine çıkmıştır. Bu süreçte, 1995-2004 dönemindeki yıllık artış hızı, 1970 - 1994 dönemindeki yıllık artışın 2 katına yaklaşmıştır. İnsan kaynaklı sera gazı salımlarının % 65’e yakını fosil yakıtların yanmasından kaynaklanmıştır. Küresel ortalama yüzey sıcaklığı son yüzyılda 0.74 °C artmıştır.
Bu ısınma eğilimi 1980’li yıllardan sonra daha da belirginleşmiş ve bu dönemde her yıl yüksek sıcaklık rekorları kırılmıştır. 1998 yılı küresel ortalamalar açısından, aletli sıcaklık gözlemlerinin yapılmaya başlandığı 1860 yılından bu yana yaşanan en sıcak yıl olarak kaydedilmiştir.
Sıcaklıklardaki artışa bağlı olarak, hidrolojik çevrimin değişmesi, kara ve deniz buzullarının erimesi, kar ve buz örtüsünün yüzey olarak daralması, deniz seviyesinin yükselmesi, şiddetli hava olaylarının sıklığının ve şiddetinin artması, kuraklık, çölleşme, salgın hastalıkların ve zararlıların artması gibi, dünya ölçeğinde sosyo-ekonomik sektörleri, ekolojik sistemleri ve insan hayatını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecek önemli değişikliklerin olacağı tahmin edilmektedir. Bu değişikliklerin bazıları, özellikle 20. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren görülmeye başlanmıştır.
Yapılan araştırmalara göre Sanayi Devrimi öncesi seviyelere kıyasla ortalama 2 °C ve üstü bir küresel ısınma   tehlikeli ve geri dönüşü olmayan etkiler yaratacaktır.  Isı artışının bu yüzyılda 2 °C ile sınırlı kalması geleceğimiz için çok önemlidir ancak mevcut iş yapış şekilleri ve alışılmış yaşam standartlarının devamı ile bu pek mümkün görülmemektedir.

Küresel ısınma sonrasında gerçekleşmesi beklenen bazı olaylar;

  • Hava koşullarında yaşanacak değişim sonucu bazı bölgelerde kasırga ve fırtınalar artarken, bazı bölgelerde deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak sel ve taşkınlar yaşanacaktır. İç bölgelerde ise kuraklaşma ve çölleşme artacak.
  • İklimlerdeki değişim ve kaymalara dayanamayan bitki ve havyan türlerinde azalma olacak. Canlı alanları ve canlı türlerinde azalma olacak.
  • Sıcak hava dalgalarına bağlı ölümler olacak.
  • Isınma sonucu birçok bölgede kuraklık artacak, buharlaşmadaki artış nedeniyle tahıl hasılatında genel bir düşüş yaşanacak.
  • Yine buharlaşmadaki artış tatlı su kaynaklarında azalmaya ve içme suyu sıkıntısına neden olacak.
  • Bulaşıcı hastalıklarda artış yaşanacak, özellikle Afrika ve Kuzey Amerika'da sıtma yayılacak. İklim değişiklikleri nedeniyle kalp ve solunum yollarında rahatsızlıklar artacak.
  • Sıcaklık artışının yukarıda belirtilen ve belirtilememiş birçok başka etkileri nedeniyle gayri safi yurt içi hasılalarda düşüş olacak.

Uluslararası Tarihçe

  • 1972 yılında Stockholm’de gerçekleştirilen Uluslararası İnsan Çevresi Konferansı, çevre sorunlarına çözümlerin uluslararası işbirliği içerisinde ele alınması gerekliliğini ortaya koymuştur.
  • Aynı yıl Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), pek çok işbirliğinin başlatılmasında önemli bir kurum olmuştur.
  • Şubat 1979'da ilk Dünya İklim Konferansuı Cenevre'de organize  edildi. İklimle  ilgili bilimsel verilerin toplanması, iklim değişikliğinin boyutu ve etkilerinin araştırılması kararı alındı.
  • 1988 yılında Dünya Meteroroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kuruldu.
  • 1990’da IPCC 1. Değerlendirme Raporunu yayımladı. Raporda, insan faaliyetlerinin iklim sistemi üzerinde net bir etkisi olduğu kabul edildi.
  • 1992 yılında Rio’da gerçekleştirilen Yeryüzü Zirvesinde imzaya açılan sözleşmelerden biri de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesidir. Bu sözleşmenin amacı atmosferdeki  sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı başarmaktır.
  • 1995’de IPCC 2. Değerlendirme Raporunu yayımladı. Daha kapsamlı ve yeni verilerin olduğu raporda iklim üzerindeki insan etkisi daha net bir şekilde ortaya konuldu. 1.Taraflar Konferansı Berlin'de  gerçekleştirildi (COP1) .
  • 1997 yılında Kyoto’da iklim değişikliği ile mücadele konusunda atılacak adımların etkinleştirilmesi yönündeki ilk adım olarak kabul edilmiş ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu protokolü diğerlerinden farklı kılan geliştirilmiş olan piyasa mekanizmaları ve uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar sistemidir.
  • 2001 yılında IPCC 3. Değerlendirme Raporu yayınlandı. ABD, 1997 yılında imzaladığı Kyoto Protokolünden Bush yönetimi döneminde  çıktı.
  • 2005’de Kyoto Protokolü devreye girerken 2012 sonrası müzakerelerin başlaması kararı alındı.
  • 2007 yılında IPCC 4. Değerlendirme Raporunu yayımladı ve son 50 yılda gözlenen iklim değişikliklerinin önemli oranda insan faaliyetleri nedeni ile yaşandığı belirtildi.
  • 2009 yılında düzenlenen G8 zirvesinde iklim değişikliği gündeme alınarak dünyanın sanayileşme öncesine göre 2 °C'den fazla ısınmasına izin verilmemesi için sera gazı salımlarının 2050 yılına kadar % 80 oranında azaltma kararı alındı; ancak bunun nasıl yapılacağı konusunda detaylar açıklanmadı. Aynı yıl 15. Taraflar toplantısında yasal bağlayıcılığı olmayan Kopenhag mutabakıt imzalandı.
  • 2011 Aralık ayında Durban’da gerçekleştirilen 17. Taraflar Konferansında 2020 sonrasında yürürlüğe girmesi planlanan yükümlülük dönemine ait görüşmelerin en geç 2015 yılında başlaması gerektiği kararı alındı.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Enerji Verimliliği


Enerji verimliliği, daha az enerji kullanarak aynı miktardaki işi (aydınlatma, ısıtma, hareket vb.) yapabildiğimiz birçok değişik yolları işaret eden çok geniş kapsamlı bir deyimdir. Verimli otomobilleri, enerji tasarruflu aydınlatmayı, geliştirilmiş endüstriyel uygulamaları, daha iyi bina yalıtımlarını, ve diğer teknolojilerin kullanımını kapsar. Enerji tasarrufu ve para tasarrufu genellikle aynı şey demek olduğundan, enerji verimliliği yüksek düzeyde fayda sağlar.

Düşük gelirli aileler için zehirsiz, sürdürülebilir ev inşa etmek. Ev, PVC gibi zehirli maddelerden arındırılmıştır, kereste sürdürülebilir ormanlardandır ve inşaat güneş enerjilidir.

Daha az ile daha iyi

Enerji verimliliği çoğu kez çok yönlü olumlu etkilere sahiptir. Örneğin verimli bir çamaşır ya da bulaşık makinesi aynı zamanda daha az su kullanır. Verimlilik aynı zamanda daha yüksek düzeyde rahatlık da sağlar. Örneğin iyi yalıtılmış bir ev kışın daha sıcak, yazın daha serin olur ve yaşamak için daha sağlıklı bir ortam oluşturur. Verimli bir buzdolabı daha az gürültü ve daha az buzlanma yapar ve dış ortamda daha az su buharı oluşturur ve muhtemelen daha uzun ömürlü olu Verimli bir aydınlatma nerede ihtiyacınız varsa orada size daha fazla ışık sağlar. Böylece verimlilik gerçekten; “daha az ile daha iyi” demektir.
Verimlilik muazzam bir potansiyele sahiptir. Çatınızda çok iyi yalıtkanlar kullanarak ilave yalıtım yapmak, çamaşır makineniz eskidiğinde yüksek verimli bir çamaşır makinesi satın almak gibi enerji verimliliği için atabileceğiniz çok basit adımlar vardır. Bütün bu örnekler hem para hem de enerji tasarrufu sağlar. Fakat en büyük tasarruf böyle küçük adımlarla sağlanamaz. Büyük kazanımlar “evin tamamı”, “otomobilin tamamı”, hatta, “ulaşım sisteminin tamamı” gibi bütün konsepti yeniden düşünmekle sağlanır. Bunu yaptığınız zaman bugünkü enerji tüketimimiz şaşırtıcı bir şekilde 4 ila 10 kez azaltılabilir.
Bir evi örnek alalım. Çatıdan temele kadar bütün dış yüzeyi ilave yatırım gerektiren uygun şekilde yalıttığımızda ısıtma ihtiyacı o kadar azalır ki ekstra yalıtım masrafını karşılayacak daha ucuz ve daha küçük bir ısıtma sistemi kurmak yeterli olur. Sonuç, daha pahalı olan yenisini yapmaya gerek bırakmayan ve enerji tüketimi üçte bire düşen bir evdir. Daha fazla yalıtım yaparak ve yüksek verimlilik sağlayan bir havalandırma sistemi kurarak ısıtma gideri onda bir kadar düşürülebilir. Şaşırtıcı geliyor, fakat geçtiğimiz 10 yıl içinde Avrupa’da bu süper verimli evlerden binlercesi başarılı bir şekilde inşa edilmiştir. Gelecek için bu bir rüya değil, binlerce aile için günlük hayatın bir parçasıdır.
Bir diğer örnek olarak, bir büronun yöneticisi olduğunuzu düşünün. Yaz boyunca klima cihazları çalışanlarınızın verimliliğini artırmak için serin hava üfler durur. Bu oldukça pahalı olduğu için zeki bir mühendise verimli bir soğutma sistemi geliştirmesini söyleyebilirsiniz. Fakat niçin durup bütün bir sistemi yeniden gözden geçirmezsiniz. Eğer öncelikle binamızı geliştirerek güneşin binamızın içini fırın gibi ısıtmasına engel olursak,  daha az enerji kullanan ve daha az ısı yayan fotokopi makineleri, bilgisayarlar ve aydınlatma sistemleri kullanırsak ve, gece boyunca havalandırma sağlayanlar gibi pasif soğutma sistemleri kurarsak, pahalı klima sistemlerine hiç ihtiyacınız kalmayacağını gayet güzel anlarız. Bina iyi projelendirilip inşa edilirse klima sistemleri satın almaya hiç gerek kalmayacaktır.

İleriye doğru gitmek

Eğer enerji kullanımını azaltmanın bu kadar büyük ekonomik yararı varsa neden herkes öyle yapmıyor? Evet, başlangıç için, enerji verimliliği avantajından bir çok insan yararlanabilir. Amerikan Enerji Verimli Ekonomi Konseyi'ne göre, “2000 yılında, kişi başına düşen, enerji kullanımı toplamı 1973’teki ile hemen hemen aynıdır. Aynı 27 yıl boyunca kişi başına düşen milli gelir yüzde 74 artmıştır.”
Fakat bu sadece bir başlangıçtır. Maalesef petrol sahalarından daha az somut olan gerçekten muazzam bir enerji verimliliği potansiyelinden istifade etmek için öncelikle uygun hükümet politikalarına ihtiyaç vardır. Bu sonuca ulaşmak için tek ve en önemli araç, evler, bürolar, otomobiller, elektrikli aletler vb. için yaşam maliyetini en aza indiren asgari enerji verimliliği standartlarının belirlenmesi gerekmektedir.
Tüketicilerin satın alacakları ürünlerin belli asgari standartları karşılamasını istemeye hakları vardır. Örneğin asgari güvenlik standartları halen mevcuttur. Ancak enerji verimliliği standartları hükümetler tarafından önemsenmemektedir veya çok az önemsenmektedir. Hükümetler aynı zamanda enerji verimliliğini geliştiren yeni teknolojileri ve yaratıcı düşünceleri teşvik etmek için ilave politika üretme fırsatlarını yakalamalıdırlar.

16 Ekim 2012 Salı

Enerji Verimliliğinin Yaygınlaştırılması


Enerji verimliliği artırım potansiyeli sektörden sektöre farklılık gösteriyor.
Küresel ölçekte fosil yakıtla enerji üretimi için ortalama yüzde 25
verimlilik artırım potansiyeli bulunuyor. Ulaşım için bu potansiyel yüzde
40 düzeyine çıkıyor. Mümkün olan bütün verimlilik artırımını tek bir
politika veya teknoloji ile elde etmek mümkün değildir. Birden çok politika
ve yükümlülüğün uygulamaya girmesi zorunludur.
WWF-Türkiye, enerji verimliliğinin sağlanması ve bu konuyla
ilgili politikaların etkin bir şekilde hayata geçirilmesi için
aşağıdaki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor:
• Tüm dünya ülkelerinde enerji verimliliği potansiyelinin
harekete geçirilmesi için uluslararası işbirliği gerekmektedir.
Günümüzde ülkeler arası işbirliği yalnızca kalkınma programları ile
sınırlı kalmıyor, bunun yanı sıra, enerji ve iklim politikaları da işbirliğine
konu olabiliyor. Enerji verimliliğinin uluslararası işbirliği programlarının
öncelikli konusu olması gerekmektedir.
• “Kirleten öder” ilkesi uygulanmalıdır.
“Kirleten öder” ilkesi16 doğrultusunda fosil yakıtlar üzerinden alınan vergiler
artırılmalı ve geleneksel enerji kaynaklarına yönelik devlet desteği
zamanla azaltılmalıdır.
• Enerji verimliliği için net hedefler belirlenmeli ve buna uymayanlar
için cezalar konulmalıdır.
Enerji verimliliği için net hedeflerin belirlenmesi, verimlilik artışının
sağlanmasında ön koşuldur. Düzenli denetim yapılması ve buna
uymayanların cezalandırılması başarılı bir strateji için önemlidir.
• Yeni ve mevcut binalar için performans standartları belirlenmelidir.
Standartların, gelişen teknolojiye paralel olarak sıkılaştırılması, zamanı
geldiğinde ayarlamalar yapılması ve uyulmadığı takdirde cezaların
uygulanması verimli bir strateji için önemlidir.
• Beyaz eşya ve ofis cihazları için minimum verimlilik ve bekleme
modunda enerji kullanımı standartları ortaya konmalıdır.
Bu standartlar tercihen uluslararası ölçekte olmalı ve geniş bir kitleye
hitap etmelidir. Standartların hızla gelişen teknolojiye ayak uydurması,
gerektiğinde güncellenmesi ve uyulmadığı takdirde cezaların uygulanması
verimli bir strateji için önemlidir. Ayrıca beyaz eşya ve ofis cihazlarında
enerji verimliliği etiketlendirme sistemi getirilmelidir.
• Kargo ve yolcu taşıtları için minimum enerji verimliliği
standartları ortaya konmalıdır.
Kargo ve yolcu taşıtları için iddialı ve bağlayıcı enerji verimliliği veya
emisyon standartlarının uygulamaya konulması, ulaşım sektöründe enerji
kullanımını azaltmada etkili olacaktır. Eğer araçlar için maksimum bir
değer belirlenirse veya çok enerji kullanan araçlara yüksek vergi uygulanırsa,
enerji kullanımı daha da azaltılabilir.
• Teknolojik işbirliği ve uluslararası programlarda enerji
verimliliğine öncelik verilmelidir.
Enerji verimliliği, tüm ekonomik faaliyetlerin planlanmasında göz önünde
bulundurulmalı, yeni teknolojik işbirlikleri kapsamında ele alınmalıdır.
• Sanayi sektörünün enerji verimliliği sağlayan teknolojileri
devreye sokarak kullanması sağlanmalıdır.
Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin enerji verimliliği sağlayan
teknolojileri uyarlaması için gerekli teşvik mekanizmaları oluşturulmalıdır.

Küresel Çevre Fonu (GEF) Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi


Enerji güvenliği risklerini hafifletme, italata bağımlılığı azaltma ve iklim değişikliğinin yarattığı güçlüklerle mücadeleye yardımcı olma konularındaki önemli rolü nedeniyle enerji verimliliği ulusal enerji politikası hedeflerinin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlanmıştır.
Türk ekonomisinin benzer ekonomiler ile karşılaştırıldığında enerji yoğun bir ekonomi olması enerji verimliliği iyileşmelerine yönelik potansiyellerinin olduğunu göstermektedir. Her geçen yıl artan enerji tüketimini güvenli bir şekilde kontrol altında tutmak ve aynı zamanda bu tüketimden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını da azaltmak için enerji verimliliği çözümün en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır.
Türkiye’de 2007 yılı itibariyle %39’luk bir oranla en fazla enerjinin harcandığı alan sanayi sektörü olmuştur. Sanayi sektörünü %30 ile bina ve hizmetler sektörü izlemiştir. Özel olarak sanayi sektörüne yönelik yürütülen etüt ve kıyaslama çalışmalarına göre sanayi sektöründeki tasarruf potansiyeli %20 civarıdadır. Bu tasarruf miktarının yarısı önemli yatırımlar gerektirmeyen veya 2 seneden daha az geri ödeme süresi olan yatırımlardır.
Enerji tasarrufu potansiyeline sahip enerji yoğun sektörler aşağıdaki gibidir:
Sektör  Endüstriyel Enerji Tüketimi Yüzdesi (%)Tahmini Enerji Tasarrufu (teknik potansiyeli)
Demir-çelik  2622
Taş e Toprak (çimento,seramik, cam)  2020
Kimyasallar, petrol, kauçuk, plastik  1220
Tekstil, giyim, deri  720
Gıda  625
Kaynak: Dünya Enerji Konseyi - Türkiye Ulusal Komitesi Raporu, 2007

Özellikle son yıllarda Türk sanayisinde enerji verimli proses ve teknolojilerin yaygın bir şekilde benimsenmesinin önündeki finans, kapasite, teknoloji ve politika engellerinin kaldırılmasına yönelik olarak çeşitli önlemler alınmakta, yaygınlaştırma faaliyetleri yürütülmektedir. Bu faaliyetlerde biri de 5,9 milyon ABD Doları tutarında Küresel Çevre Fonu (GEF) desteği ile fiilen 2011 yılında başlamış olan “Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi”dir. GEF hibe desteği ile birlikte uygulayıcı kurum katkılarıyla toplam 35 milyon ABD Dolar’lık bütçe ile gerçekleştirilmesi planlanan Projenin 2015 yılında sona ermesi planlanmaktadır.
Projenin hedefi
“Sanayi sektöründeki işletmelerin farklı enerji tasarruf önlemleri ve enerji verimli teknolojilerin yardımıyla enerji kullanımlarını verimli bir şekilde yönetmelerine olanak tanımak ve bu yönde teşvik etmek suretiyle Türk sanayisinde enerji verimliliğini artırmaktır”.
Proje hedeflerine aşağıdaki bileşenlerin sağlanması ile ulaşılacaktır:
1. Kurumsal çerçevenin ve ilgili mevzuatın geliştirilmesi; ulusal enerji yönetim sistemi standardının geliştirilerek yaygınlaştırılması
2. Endüstriyel işletmeler ve enerji verimliliği danışmanlık şirketlerinde kapasite ve farkındalığın artırılması
3. Enerji Verimliliği Etüt programının uygulanması
4. Sistem optimizasyonu ve enerji verimliliği uygulamalarına yönelik demonstrasyon (gösterim) projelerinin gerçekleştirilmesi
5. Proje çıktılarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve edinilen deneyimlerin paylaşılarak yaygınlaştırılmasının sağlanması
Proje Ortakları
Projenin uygulayıcı kuruluşları Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü (YEGM), Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve Türk Standartları Enstitüsü (TSE) olup koordinasyon Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından gerçekleştirilmektedir.
TTGV’nin Projedeki Rolü
 Projenin geliştirilme sürecinde aktif olarak yer alan TTGV uygulama aşamasında da diğer proje ortakları ile işbirliği içinde proje yönetimi ve proje faaliyetlerine yönelik katkı sağlayacaktır. Öte yandan TTGV, “kurumsal çerçeve ve mevzuatın geliştirilmesi” bileşeni kapsamında yer alan “finansal mekanizmaların geliştirilmesi” konulu iş paketinin koordinasyonunda ve faaliyetlerin yürütülmesinde etkin rol alacaktır. Bu kapsamda, uzman katkıları ve ortaklarla işbirliği içinde enerji verimliliğine yönelik finansman modelleri değerlendirilecek, uluslararası kıyaslama çalışmaları yapılacak ve ilgili paydaşların katkılarıyla öneriler geliştirilecektir. TTGV ayrıca enerji verimliliğine yönelik demonstrasyon (gösterim) projelerinin uygulanma sürecinde de aktif olarak yer alacaktır.