16 Ağustos 2012 Perşembe

Kojenerasyonda Sistem ve Kapasite Seçimi

Bu sistemlerin seçimi başlıca şu kriterlere göre yapılır:
  • İşletmenin elektrik-ısı tüketim yapısı ve ısı-elektrik tüketim dengesi
  • İşletmenin yıllık çalışma süresi
  • İşletmenin enerji ihtiyacı seviyesi
  • Birincil enerji kaynaklarının (gaz, lpg, nafta, fuel oıl no:6 ) temin edilebilirliği ve ekonomik uygulanabilirlikleri
Bunların en önemlisi ilk iki kriterdir. Sağlıklı bir santral seçimi için mümkünse yıllık, yoksa aylık ya da haftalık bazda tüketim değerleri tesbiti yapılmalı, bunlar grafiklere dökülmelidir. İlk olarak yıllık ortalama elektrik tüketimine bakılır ve atıl kapasite yaratmayacak şekilde bu tüketimin az altında kalacak bir kapasite seçilir.
Birinci amaç elektrik tüketimine yönelik kapasite belirleme olmalıdır. Her ne kadar "-Hazır santral kuruyorum, tüm ısı ihtiyacımı da karşılayacak bir kapasite seçeyim, fazla elektriği satarım!" felsefesi genel olarak pazarımıza hakim olmuşsa da bu şebekenin enerji alış şartlarındaki uygunsuzluk ve ilerde kapasite ile karşılaşıldığında şebekenin enerji fazlasını almaması gibi durumlar kabil olduğundan kesinlikle yanlış bir yaklaşımdır. Sistem pazarlamacıların bu konudaki olası yanlış yönlendirmelerine karşı dikkatli olunmalıdır.
Santralin elektrik kapasitesi belirlendikten sonra ısı tüketim verilerine bakılır. Yoğun olarak yüksek sıcaklıkta enerji gerekiyorsa - buhar, kızgın yağ ya da sıcak hava - ve bu yaklaşık 1:2 elektrik/ısı dengesine oturuyorsa, sisteme uygun yakıt ekonomik olarak mevcut ise ve santral büyüklüğü gaz türbinleri kapasite aralığına giriyorsa ihtiyaç bir
gaz türbin kojenerasyon santralına işaret eder.
Dikkat edileceği üzere sonuca etken değişken sayısı çok fazladır. Tüm öncelikli kriterler bir gaz türbin santralını işaret ederken dahi, yakıtın ekonomik bulunabilirliği
santralı diesel motor santralına dönüştürebilmektedir.
Bir motor santralına ait prensip şeması aşağıda görülebilir :


Şekil. 10

Yukardaki değerlendirme sonucu, proses yüksek ısı ihtiyacı göstermeyen sıcak su ya da kızgın su ihtiyacına işaret ediyorsa, ve elektrik:ısı dengesi elektrik lehinde daha fazla ise elektrik talebine göre bir gaz ya da diesel motor santralına işaret edilmektedir. Burada odak motorlardaki yaklaşık 10 puanlık daha yüksek elektrik çevrim verimidir. %40 elektrik verimli bir motor santralında doğalgazdan elde edilecek elektrik ısıdan hiç yararlanılmasa dahi şebeke elektriğinden daha ucuza mal olmaktadır. bu gaz türbinlerinde mümkün değildir.
Sistem seçimi ile santral büyüklüğü ve tipini belirledikten sonra santralın kaç modülden oluşacağını tesbit etmek gerekmektedir. Burada ilk kısıtlama piyasada mevcut üretilmekte olan modül büyüklüğüdür. Bu problem aşılabildiği zaman ilke olarak en az iki modülden oluşan bir santral yapmak enerji temin güvencesi açısından her zaman tercih edilmelidir. İkinci önemli kriter ise mümkün olan en yüksek verimde çalışabilmek amacıyla yıllık tüketim eğrisini değerlendirmektir. Modül sayısını bu eğriye oturttuğumuzda aşağıdaki gibi bir tablo ile karşılaşırız. 

Santralin Yıllık Elektrik İhtiyaç Eğrisi

Eğriden görüleceği üzere elektrik talebi yaklaşık 1,4 mw olarak tesbit edilmiş santral ısı eğrisine çakıştırılmış ve 1 modül yılın büyük bölümünde (7000 saat) diğerinin ise 3000 saat tam yükte çalışması durumunda en yüksek verimle santralın çalışabileceği tesbit edilmiştir. Buna göre yapılacak fizibilite çalışmaları uygun sonuç verirse santral yatırımı yapılabilir.
Bir diğer önemli değerlendirme ise eğer gün içinde elektrik ve ısı yükünde önemli değişiklikler oluyorsa modül sayısının buna göre tesbitidir. Bu gibi durumlarda santral modül sayıları genellikle artar, modül kapasiteleri daha düşük seçilir. Bu durumu anlatan bir gün grafiğini aşağıda görebilirsiniz. 

Bir Santralin Günlük Üretim ve Tüketim Eğrisi

Grafikte görüleceği üzere 22.00 - 08.00 arası gece operasyonunda üç modülden ikisi çalıştırılmasına rağmen elektrik üretim fazlası oluşmakta ve şebekeye satılmaktadır. Buna karşın 09.00-20.00 arasında her üç modülün de elektrik üretimi yaklaşık tamamen kullanılabilmektedir. Isı talebi ise 3 module rağmen ancak 21.00-08.00 arasındaki gece rejiminde karşılanabilmekte, gün içinde pik yük kazanları ısı sistemini takviye etmektedir. Bu durumda her ünitenin yıllık çalışma saatlerine bakılarak yapılacak fizibilite etüdü santral yatırımının yapılabilirliği hakkında kesin sonucu verecektir.

Motor kojenerasyon sistemlerinde kullanılabilecek yakıtlar:
Motor kojenerasyon sistemlerinde kullanılan motorlar genel olarak 2 tiptir:

  1. Fair karışım yanmalı otto motorları
  2. Dizel - sıkıştırma patlatmalı - prensibe göre çalışan motorlar
Otto motorlarında sadece gaz yakıtlar kullanılabilir ve emisyon değerleri herhangi bir katalizör sistem kullanmadan alman ta-luft sınırlarının altındadır. kullanılabilecek gazlar sırasıyla:
  • Doğalgaz
  • Biyogaz
  • Propan
  • Kok gazı
  • Pyrolis gazı (odun gazı)
Bunlardan sadece doğalgaz ve propan ticari olarak kullanıma açık yakıtlardır. Diğerleri ya arıtma tesisleri, ya çöplükler ya da özel proseslerden elde edilir. Özellikle proseslerinde solvent ağırlıklı atmosfer yaratan ya da özel gazlar üreten müesseselerde bu imkan çok rantabıl yatırım sonuçları vermektedir.
Dizel motorlarda ise belli bir kapasiteye ( yaklaşık 4mw ) kadar ancak dizel ya da gaz-dizel çift yakıt, bu kapasitenin üzerinde gaz-dizel makinalar ile fuel oil no 4 ve no 6 yakabilen makinalar bulunmaktadır.
Gaz yakıtların motorlarda yakılabilmesinin en önemli kriteri ****n sayısıdır.
Ticari olarak bulunabilen yakıt seçeneklerinin özellikleri ve bugünkü fiyat seviyeleri arkasından kalorifik değer ve laminer alev hızı gelir. gazların özellikleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.


1. Doğalgaz: Kojenerasyonun ticari olarak bulunabilen tartışmasız temel yakıtıdır. Hem yanma özellikleri hem çevre dostu oluşu hem depolama gerektirmemesi hem de ekonomik açıdan en geçerli yakıttır.
2. Propan: % 95 üzerinde saflık gerekliliği ithal edilmesini gerektirmektedir. Enerji üretimi amaçlı olarak ithalatı bazı firmalarca yapılmaktadır. Ancak çok düşük ****n sayısı yüksek kalorifik değerine karşın motorlardaki üretimi aynı kapasitedeki gaz motoruna oranla % 65 düzeyinde kalmaktadır. Bu üretimin verimsiz olması anlamında değil, spesifik yatırım maliyetinin artması şeklinde yorumlanmalıdır. Enerji bakanlığının yaz aylarında aldığı kararlar sonucu enerji üretiminde kullanımı halinde atv ve afif oranlarının pratikte sıfırlanmış olması sonucu ekonomik olarak kabul edilebilir bir alternatif haline gelmiştir.
3. Dizel: Yanması en az problemli ve zararlı emisyonu en düşük likit yakıttır. Ancak fiyatı sebebiyle kojenerasyonda ana yakıt olarak kullanılması ekonomik olarak mümkün değildir. Ancak gaz kesintilerine karşı, eşzamanlı şebeke elektriği kesilmesinde kullanılmak üzere yedek yakıt olarak değerlendirilebilecek en uygun yakıttır.
4. Fuel Oil no. 4: Bir diğer uygun likit yakıttır. Ancak emisyonlarında arıtma gerekmekte, fiyat açısından da yine ekonomik saymak mümkün olmamaktadır.
5. Fuel Oil no. 6: Birçok yöremizde bulunabilirliği, ülkemizde zaman zaman üretim fazlası vermesi (ithalattan bağımsız olabilme) ve enerji üretiminde kullanılması durumunda devletten gördüğü teşvik nedeniyle en uygun yakıtlardan biri olmasına karşın, gaz ve katı atıklarının arıtılması ve bertaraf edilmesinde karşılaşılan problemler ve maliyetler negatif taraflarıdır.


Fiyat Tablosu


Ekonomik UygulanabilirlikKojenerasyon kullanılarak yapılan bölge ısıtmasının olurluluğuna termodinamik, ekonomik ve iklimsel parametreler birlikte göz önüne alınarak karar verilir. Ekonomik olurluluğun belirlenebilmesi için sistemin yıllık net işletme geliri ile yatırım giderinin hesaplanmaları gerekir. Yıllık net işletme geliri, bölgenin ısı ve elektrik gereksinimlerinin ayrı ayrı karşılanması durumunda yıllık olarak ödenecek ısıtma, elektrik, personel, bakım-onarım giderlerinin toplamını çıkartarak bulunur. Yatırım gideri ise kojenerasyon sisteminin satın alınması ve kurulması ile ilgili olarak başlangıçta ödenen paradır. Bu değerler belirlendikten sonra geri ödeme süresi, şimdiki değer, yıllık net kazanç gibi ekonomik analiz yöntemlerinden biri ile yatırımın karlılığına karar verilebilir.
Kojenerasyon tesisinin kullanılma oranı (yük faktörü) göz önüne alınması gereken bir başka parametredir. Yük faktörü iklim koşullarına bağlıdır. Kojenerasyon tesisinin kapasitesi belirlenirken yük-süre eğrisinden yararlanılır. Yük-süre eğrisi Şekil 11’de gösterilmiştir.


Şekil. 11: Yük-Süre Eğrisi

Sonuç
Kojenerasyon sistemleri özellikle son 10 yılda geniş bir kullanım alanı bulmasına rağmen, 20 yılı aşkın bir süredir dünyada başarıyla uygulanan ve sürekli teknik gelişmelerle desteklenen, bilinen en verimli enerji üretimidir.
Kojenerasyon sistemlerinin yüksek verimli olması, üretilen birim enerji başına atmosfere atılan emisyonları ciddi bir oranda azaltmaktadır. Dolayısıyla çevre açısından gittikçe daha duyarlı hale gelen dünyanın enerji üretim sistemleri içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir.
Ülkemiz kojenerasyon sistemlerinin kullanılması açısından gerekli enerji politikalarının yetersizliği nedeniyle Avrupa ülkelerinin çok gerisindedir. Ülkemizde beklenen enerji krizi ve şebekedeki elektriğin kalite problemleri göz önünde tutulduğunda, kojenerasyon sistemlerinde enerji kaybının minimuma yakın olması dolayısıyla daha fazla enerji veriminin elde edilmesi, çevreye zararsız enerji üretim sistemi olması gibi avantajları nedeniyle daha geniş bir kullanım alanı bulacağı muhakkaktır. Bu çerçevede sistemin yararlarını zamanında görmüş, yatırımını zamanında yapmış müesseseler bundan büyük karlar elde edecek, rakiplerinin önüne geçecektir. Ancak sanayiinin kojenerasyon deneyiminin azlığı çevre izinleri alınması için gerekli işlemlerin genellikle karmaşık olması ve zaman alması gibi konular da sanayicimize yardımcı olacak, önünü açacak devlet kuruluşları olmalıdır. Hızla gelişen GAP bölgesinde de uygulanacak kojenerasyon sistemlerinin enerji kullanımındaki verimlilik ve çevre sağlığı açısından katkısı önemli olacaktır. Ülkemizde ve yerleşme açısından dağınık olan GAP bölgesinde büyük enerji yatırımları yerine küçük ölçekli yerel enerji üretim projeleri desteklenmelidir.

14 Ağustos 2012 Salı

Kojenerasyon Santralin Çalışma Prensibi

Atmosferden alınan hava, bir filtre sisteminden geçirildikten sonra gaz türbinin kompresör kısmına girer ve burada sıkıştırılarak yanma odasına iletilir. Yanma odasına püskürtülerek verilen yakıt, sıkıştırılmış hava ile karışarak yanar.
Yanma sonucu oluşan 1000 – 1100 °C sıcaklığın üzerindeki yüksek basınçlı gaz, türbin kanatçıklarından geçerek türbini döndürür ve türbine bağlı jeneratrden elektrik enerjisi üretiretilir. Gaz türbininden çıkan 500 – 600 °C sıcaklığındaki atık gaz bir egzoz kanalıyla atık ısı kazanına iletilir. Egzoz gazı, atık ısı kazanına girerek soğur ve daha sonra kazan bacasından atmosfere atılır.
Atık ısı kazanında, genel olarak üç ayrı ısı eşenjör bölümü bulunur. Rankine çevriminde, su ilk önce ekonomizer bölümüne girer ve doyma sıcaklığının çok az altında bir sıcaklığa kadar ısıtılır, daha sonra evaporatör bölümünde buhar haline dönüşür ve bu doymuş buhar kızdırıcı bölümünde tekrar ısıtılarak kızgın buhar olarak buhar türbinine verilir. Bu olay, tek basınç kadameli bir kazan-buhar türbini grubu için verilen bir Rankine çevrimidir. Ancak kazan-buhar türbini gruplarının tekrar kızdırmalı veya tekrar kızdırmasız, iki yada üç basınç kademesi için kazan içinde ayrı ayrı yer alır. Bu basınç kademelerine bağlı olarak Rankine çevrimi de kendi içindi ayrı ayrı çevrimler oluşturur. Atık ısı kazanında üretilerek buhar türbinine verilen buhar, türbin kademelerinde genleşir. Böylece, ısıl enerji mekanik enerjiye dönüştürülmüş olur. Türbinin tahrik edilmesiyle de türbine bağlı jeneratörden elektrik enerjisi üretilir.
Buhar türbininden çıkan düşük basınç ve sıcaklıktaki buhar kondensere gelir ve brada soğutma sistemi vasıtasıyla yoğuşturularak, su haline dönüştürülür. Daha sonra, kandensat pompaları ile içlerindeki yoğuşmamış gazın alınması için besleme suyu tankına gönderilir. Su, besleme suyu tankından besleme suyu pompaları ile tekrar atık ısı kazanına gönderilir. Bu şekilde, Rankine kapalı çevrimi kazan, buhar türbini ve kondenser arasında sirküle eder.


Şekil 3

Konbine çevriminin en büyük avantajı, fosil yakıtlı santraller içinde en yüksek verime sahip olmasıdır. Günümüzde, 20 MW üstünde güçlere sahip gaz türbinine dayalı tekrar kızdırmalı ve üç basınç kademeli konbine çevrimlerde %55 civarında verime ulasılmıştır. Verim artışı bir yandan CO2 emisyonunu daha da azaltmak bir yandan da yakıt tüketiminde büyük tasarruf sağlamaktadır.

K
ojenerasyon
 Uygulama Avantajları
  • Elektrik üretirken aynı zamanda ihtiyaca bağlı sıcak su, buhar, sıcak gaz, kızgın yağ veya soğuk su üretme imkanı.
  • Geniş ürün yelpazesiyle konutsal, ticari ve endüstriyel alandaki enerji tüketicilerine cevap verebilme.
  • Doğalgaz başta olmak üzere propan, mazot, çöp gazı, biyogaz vb. yakıtlarla çalışarak kesintisiz, kaliteli ve yüksek verimde enerji üretimi.
  • Kompresör yatırımı yapmaksızın düşük basınçlı gaz yakıtlarla çalışabilme.
  • Benzersiz tasarım ve düşük gürültü seviyesi ile konutsal ve ticari alanda uygulanabilme kolaylığı.
  • Elektrik şebekesine paralel, şebekeden bağımsız ya da yedek güç olarak çalışabilme.
  • Düşük egzoz gazı emisyonları ve yüksek yanma verimiyle çevreyle dost.
  • Düşük işletme maliyeti ve sürekli güvenilir çalışma özelliği ile kısa sürede kendini geri ödeyen kârlı bir yatırım.Bileşik Isı-Güç Üretimi için Kullanılan SistemlerBileşik ısı-güç üretimi için kullanılan ısı makinaları şunlardır:
    1. Buhar türbinleri
    2. Gaz türbinleri
    3. Pistonlu motorlar
    1. Buhar Türbinli Kojenerasyon SistemleriBuhar türbinli santrallar kuruluşun ısı isteminin, elektrik isteminden fazla olduğu durumlarda tercih edilmelidir. Şekil 4’de karşı basınçlı türbin uygulaması, Şekil 5’te ise ara buhar almalı türbin uygulaması gösterilmiştir. Şekillerde görüldüğü gibi bir kazanda üretilen buhar, türbinde genişleyerek iş (elektrik) üretir. Türbin çıkış basıncı proses için gerekli sıcaklığa karşı gelen doyma basıncıdır. Bu basınçta yoğuşan su buharı proses ısısını sağlar. Karşı basınçlı türbin, ısı ve elektrik istemlerinin zamanla ve birbirlerine oranla değişmediği durumlarda, ara buhar almalı türbin ise ısı gereksiniminin elektriğe göre değişken olduğu durumlarda seçilir. Belirli bir santral için üretilen elektrik ve ısı ile tüketilen enerji miktarları, çevrimin termodinamiğin birinci yasasına göre çözümlemesini yaparak elde edilebilir.
    Diğer güç kaynaklarıyla karşılaştırıldığında, buhar türbinleri kullanmanın en önemli avantajı her zaman kullanılan yakıtlar kadar kömür, doğal gaz, benzin ve biomass gibi alternatif yakıtlarında bulunduğu bir çok seçenek sunmasıdır. Isı arzının optimize edilmesi için çevrimin güç üretim verimliliğinden fedakârlıkta bulunabilir. Ters basınçlı kojenerasyon santrallarında, büyük soğutma kulelerine ihtiyaç yoktur. Buhar türbinleri çoğunlukla elektrik talebinin 1 MW ile birkaç 100 MW arasında olduğu tesislerde kullanılır. Sistemin ataletine bağlı olmakla birlikte, kesintili enerji talebinin olduğu tesisler için uygun değillerdir.


    Şekil. 4: Karşı basınçlı buhar turbineli bileşik ısı-güç santrali


    Şekil. 5: Ana buhar almalı türbinli bileşik ısı-güç santrali

    2. Gaz Türbinliİ Kojenerasyon Türbini

    Gaz türbinli bir bileşik ısı-güç santralı Şekil 6’te gösterilmiştir. Görüldüğü gibi gaz türbininden çıkan sıcak gazlar bir atık ısı kazanında sıcak su veya buhar üreterek proses ısısını sağlamaktadır. Gaz türbinlerinin boyutları küçük, güç/ağırlık oranları yüksektir. Çabuk devreye girer ve bakımları kolaydır. Gaz türbinlerinde doğal gazın yanı sıra, LPG, nafta ve sıvı yakıtlar da yakılabilmektedir. Sıvı yakıtlar yakıldığında, yakıtın sodyum ve vanadyum tuzlarından arındırılması gerekir.
    Gaz türbinleri kojenerasyon uygulamaları için yaygın olarak 5 – 30 MW güç aralığında kullanım bulmaktadır. Gaz türbinlerinde egzos gaz sıcaklıkları 430 oC ile 530 oC arasında olup, buhar üretimi için elverişlidir. Buna karşılık gaz motorları da daha küçük güçlerde, yurdumuzda da özellikle 1 MW seviyelerinde uygulanmaktadır. Ancak gaz motor kojenerasyon uygulamalarını bu boyutta sınırlamak doğru değildir. Seviyelerine ulaşılması avrupa'da yaygın uygulamalardır.

    Şekil. 6: Gaz türbinli bileşik ısı güç santrali
    Gaz türbinli kojenerasyon sistemleri, son yıllarda doğal gazın büyük çapta kullanılabilir olması, teknolojideki hızlı gelişme, tesis kurma maliyetinin önemli derecede azalması ve daha fazla çevre dostu formun da çalışmaya bağlı olarak büyük bir gelişme kaydetmiştir. Ayrıca, bir projenin geliştirilmesi için geçen süre daha aza inmiş ve donanımda modüler yolla gnderilebilir hale gelmiştir. Gaz türbinin çalışmaya başlangıç süresi kısadır ve kesintili işletme için esneklik sağlar. Düşük bir ısı değeri kazanım verimine sahip olmasına rağmen, daha yüksek derecelerde daha fazla ısı elde edilebilmektedir. Isı çıkışı kullanıcının ihtiyacından fazla ise, ek yakıtı oksijen yönünden zengin egzost gazıyla karıştırarak temel çıkışı daha verimli hale getirecek ek doğal gaz yapmak mümkündür.
    Diğer bir yaygın kullanım alanı da egzos gazının hava ile karıştırılarak direkt kurutma aplikasyonlarında kullanılmasıdır. Bu işlemler sayesinde toplam çevrim verimi % 80 seviyelerini yakalayabilmektedir.

    Şekil. 7: Gaz türbinli su borulu kazan kojenerasyon sistemi

    3. Gaz Motorlu Kojenerasyon Sistemleri
    Diesel (gaz) motorlu bir bileşik ısı-güç santralı Şekil 7’te gösterilmiştir. Proses ısısı için motorun egzos gazlarından ve soğutma suyundan yararlanılabilir. Gaz motorlu sistemlerin kapasiteleri genelde 1 ile 10 MW elektrik gücü arasındadır. Isıl verimlerinin yüksek olmaları, değişik yakıtlarla çalışabilmeleri Diesel veya gaz motorlarının kullanımını yaygınlaştırmıştır.

    Şekil. 8: Diesel motorlu bileşik ısı-güç çevrimi

    İçten yanmalı motorlar olarak bilinen bu kojenerasyon sistemleri, diğer güç kaynaklarıyla karşılaştırıldıklarında güç üretiminde daha verimlidirler. Isı geri kazanımı için iki ısı kaynağı vardır; yüksek sıcaklıktaki egzost gazı ve düşük sıcaklıktaki motor ceket soğutma suyu sistemi. Isı geri kazanımı daha küçük sistemler için oldukça verimli olabildiğinden, bu sistemler nispeten küçük enerji tüketim tesisleri, özellikle de elektrik ihtiyacı termal enerjiden daha fazla olan ve yüksek ısı kalitesinin gerekmediği yerlerde (örneğin düşük basınçlı buhar veya sıcak su) daha çok kullanılırlar.
    Gaz motorlarında atık ısının yaklaşık 1/3 oranı egzos gazından 2/3 de motorun soğutma sistemlerinden geri kazanılmaktadır. Şekil 9` da görüleceği üzere soğutma devreleri; silindir-gömlek soğutması, karterdeki yağın soğutulması ve turbocharger soğutmasından oluşmaktadır. Buna egzos eşanjöründen elde edilen ısı eklenmektedir.

    Şekil. 9: Gaz motoru

    Motor kojenerasyon sistemlerinin bu soğutma gerekliliği özellikleriyle geri kazanılan ısı en verimli şekilde sıcak su olarak kullanılabilmektedir. Böyle bir sistemde toplam sistem verimi % 90 seviyesini geçebilmektedir.
    Bu makineler kesintili çalışma için idealdir ve performansları çevre ısısındaki değişikliklere karşı gaz türbinleri kadar hassas değildir. Bu makinelerde yatırım düşük fakat, işletme ve bakım maliyetleri fazla aşınma nedeniyle yüksektir.

    Resim 1 ve 2` de gördüğünüz üniteler kendi başlarına sadece elektrik üretebilecek durumdadırlar. Bu üniteleri kojenerasyon sistemi haline getirmek için dışarı atılan ısının kullanılır ısı haline dönüştürülmesi gerekmektedir. Gaz türbininde bu ısı egzos gazı ısısı şeklinde olup, bir atık ısı kazanı marifetiyle bu ısı proses ihtiyacına göre buhar, sıcak su, kızgın su ya da kızgın yağ üretmek için kullanılabilmektedir.

    Resim 1: Gaz türbini ünitesi


    Resim 2: Gaz motoru ünitesi

    Gaz türbininin göreceli olarak ucuz olması, çabuk devreye girmesi ve ek yakma (auxiliary firing) ile ısı üretiminin artırılabilmesi, bu santralların giderek yaygınlaşmasına neden olmuştur. Diesel motoru, küçük çaplı uygulamalar, birleşik gaz buhar türbini (kombine çevrim) ise büyük çaplı uygulamalar için düşünülmelidir.

    Çizelge 1. Değişik bileşik ısı güç sistemlerinin özellikleri ( pb = para birimi = 1 $)

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kojenerasyon Sistemleri

Kojenerasyon Sistemler

Tarihsel Gelişim
Elektrik üretimine yönelik olan ve ülkemizde de yaygınlaştırılarak kullanılmak istenilen bu yeni teknoloji, ısı ve elektriği birlikte üretecek bileşik ısı - güç sistemleri (CHP) yani kojenerasyon teknolojisidir. Buteknolojinin, ilk basit örnekleri 20. yüzyılın ilk yarısında görülmüştür. Ancak ucuz yakıt döneminde ise terk edilmiştir. 1973–1979 petrol krizlerinin ardından geliştirilerek yeniden uygulanmaya konulmuştur.
Kojenerasyon, 20.yüzyılın başlarından itibaren, güç santrallerinin yerleşim birimlerinde kurulması ve bölge ısıtması yapılmasıyla başlamıştır. Bölge ısıtması konutların ve işyerlerinin ısıtma, sıcak su ve proses ısılarının bir veya birkaç merkezden sağlanmasıdır. Bölge ısıtması, 1940’lı yıllarda yakıt fiyatlarının düşmesiyle çekiciliğini yitirmiştir. Ama 1970’li yıllarda yakıt fiyatlarının hızla yükselmesiyle bölge ısıtmasına ilgi dünya çapında yeniden uyanmıştır. Kojenerasyon ekonomik açıdan kazançlı olmuştur. Bunun sonucu olarak son yıllarda bu tür santrallerin kurulması hızlanmıştır.
Kojenerasyon, merkezi ısıtma uygulamalarının yaygın olarak kullanıldığı ülkelerde daha erken gelişme vekullanılma olanağı bulmuştur. Çünkü ABD’de binalar çok yüksek olduğundan sıcak su ile ısıtma yapılamamakta, bunun yerine alçak basınçlı buhar kullanılarak ısıtma yapılmaktadır. Bu yüzden merkezle kullanma yeri arasında yüksek basınçlı buhar tercih edilmiştir. Bu sistemin kullanılmasının bir sebebi ise yaz aylarında büyük klima tesisleri için buhara olan ihtiyaçtır. Bu nedenle bileşik ısı – güç üreten merkezlerin yıllık verimi yüksek olmaktadır. Bu yüzyılın sonuna kadar ABD’de elektriğin % 15’inin bileşik- kojenerasyon tesislerinden sağlanması beklenmektedir.
İngiltere’de 1945 yılından itibaren gelişen bölge ısıtması özellikle son 25 yıllık dönem içinde kojenerasyon sistemlerinin gelişmesi ile oldukça hızlı bir şekilde yaygınlaşmıştır.
Fransa’da bölge ısıtması ile ilgili ilk büyük tesis Paris’te yapılmıştır ve buharlı olan bu sistem devamlı olarak gelişmekte olup, hem bileşik ısı – güç üreten merkezlerden hem de yalnız buhar üreten çöp yakma merkezleri tarafından beslenmektedir.
Almanya’da ise bölge ısıtma uygulamaları 1930’lardan sonra kaynar suya ve özellikle bileşik ısı – güç üretimine geçilmiştir. Merkezde ayrıca çöp yakan büyük kapasitedeki buhar kazanları da bulunduğundan işletme rantabilitesi yüksek olmaktadır.
İskandinav ülkeleri bu tesisler açısından en önde gelmektedirler.
Danimarka, İsveç, Finlandiya ve Norveç’te toplam binaların % 30-80’i bu sistemle ısıtılmakta olup ısıtma merkezleri birleşik ısı – güç üretimi şeklinde düzenlenmiştir.
Kojenerasyon Sistemler TanımıKojenerasyon kısaca, enerjinin hem elektrik hem de ısı biçimlerinde aynı sistemden beraberce üretilmesi veya tüm ısı makinalarının çevreye vermek zorunda oldukları atık ısıdan yararlanmak olarak tarif edilir. Sistemden elektrik ve doymuş buhar ve/veya sıcak su elde edilir. Bileşik ısı güç üretimi amacıyla kullanılan ısı makineleri arasında buhar türbinleri, gaz türbinleri, diesel motorları yer almaktadır. Bu makinelerde yoğuşturucu, egzos veya soğutma suyu aracılığıyla çevreye atılan ısı, prosese ısıl enerji sağlamak amacıyla kullanılabilir. Prosese sağlanan ısıl enerji genellikle 60 ile 150 oC sıcaklıkları ( 20 – 476 kPa ) arasında doymuş buhar veya sıcak su olarak sağlanır. Bileşik ısı güç üretimi kojenerasyon diye de bilinir. Elektriğin bir ısı makinesinde (buhar, gaz türbini veya Diesel motoru), ısıl enerjinin de bir kazanda ayrı ayrı üretilmeleri durumunda sarfedilmesi gereken yakıt enerjisi aynı miktarda ısıl enerji ve elektriğin bileşik ısı güç üretimi ile elde edilmesinde tüketilen yakıt enerjisine oranla daha fazladır.Böylece bileşik ısı güç üretiminden sağlanan başlıca yarar enerjinin etkin kullanımı ve enerji maliyetinin düşürülmesidir. Ayrıca elektriğin kuruluş içinde üretilmesiyle süreklilik sağlanır, elektrik kalitesinde voltaj ve frekans bakımından dalgalanmalar önlenir ve elektrik dağıtım kayıpları azalır. Sağlanan bu yararlara karşılık, bileşik ısı güç üretimi bir yatırım gerektirir. Kazançlı olabilmesi için sağlanan yararların parasal açıdan yapılan yatırımı karşılaması gerekir.
Basit çevrimde çalışan, yani sadece elektrik üreten bir gaz türbini ya da motoru kullandığı enerjinin % 30–40 kadarını elektriğe çevirebilir. Bu sistemin kojenerasyon şeklinde kullanılması halinde ise sistemden dışarıya atılacak olan ısı enerjisinin büyük bir bölümü de kullanılabilir enerjiye dönüştürülerek toplam enerji girişinin % 70–90 arasında değerlendirilmesi sağlanabilir. Bu tekniğe ‘bileşik ısı-güç sistemleri’ (CHP) ya da kısaca ‘kojenerasyon’ denilmektedir.
Her iki enerji biçiminin ayrı ayrı aynı miktarlarda üretilmesi için gerekli birincil enerji miktarının, bunların kojenerasyonla üretilmesi durumunda ne oranda azalacağı Şekil. 1’de görülmektedir.

Şekil. 1: Kojenerasyon ve diğer üretim sistemleri arasındaki ısıl bilânço
Şekil. 1’e göre kojenerasyon tekniği ile kullanılan birincil enerjiden tasarruf % 42 seviyesinde gerçekleşmektedir. Dolayısı ile kojenerasyon sisteminin çevreye en önemli katkılarından biri de burada ortaya çıkmakta, büyük enerji tasarrufu yanında atık emisyonları da aynı oranda azalmaktadır. Ülkemizde henüz üzerinde çok durulmayan bu husus, sistemin özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın teşvik görmesinin ana sebeplerinden biridir.
Buharlı güç çevrimlerinde amaç aracı akışkana verilen ısının bir bölümünü, en değerli enerji biçimi olarak nitelenen işe dönüştürmektir. Isı enerjisinin geri kalan bölümü akarsular, göllere, denizlere veya atmosfere atık ısı olarak verilir. Bunun nedeni, çevreye verilen ısının başka bir amaçla kullanılamayacak kadar düşük sıcaklıkta olmasıdır. Büyük miktarlarda ısının çevreye verilmesi, iş üretmek için ödenmesi gereken zorunlu bir bedeldir. Çünkü birçok mühendislik sistemi, elektrik enerjisi veya mekanik enerji ile çalışır.
Kendi tesisinizin ihtiyacı kadar elektrik üretimi yanında sistemden elde edilen ısının, buhar, sıcak su, kurutma havası, kızgın yağ gibi kullanımı da mümkündür. Bu şekilde iyi etüd edilmiş bir tesisde % 90 ısıl verimlere ulaşılması mümkün olmaktadır.

Şekil. 2: Kojenerasyon sisteminde enerji dağılımı

Fakat mühendislik sistemlerinin büyük bir bölümünde enerji gereksinimi ısı biçimindedir. Kimya, kâğıt, petrol, çelik, gıda ve tekstil endüstrileri gibi bazı endüstrilerde ısıl işlemler önemli bir yer tutar. Isıl işlemler için gerekli ısıya proses ısısı adı da verilir. Bu endüstrilerde proses ısısı genellikle 5–7 atm basınçları arasında ve 150–200 °C sıcaklıkları arasında su buharıyla sağlanır. Buharı oluşturmak için gerekli ısı ise kömür, sıvı yakıtlar, doğal gaz ve benzeri yakıtları bir kazanda yakarak elde edilir.
Isıl işlemlerin gerçekleştirildiği bir endüstri kuruluşun incelendiğinde dağıtım borularındaki ısı kayıpları ihmal edilirse, su buharına kazanda verilen tüm ısı, Şekil 3’ de gösterildiği gibi ısı değiştiricileri aracılığıyla ısıl işlemlerde kullanılır. Kazanda üretilen tüm ısının ısıl işlemlerde kullanılması, bir kaybın olmadığı izlenimini verebilir. Oysa ikinci yasa açısından bakıldığı zaman, dönüşümün mükemmel olmadığı anlaşılır. Kazanların içinde yanma sırasında oluşan sıcaklıklar, 1370 °C gibi çok yüksek değerlere ulaşır. Bu nedenle kazanlarda üretilen enerjinin niteliği yüksektir. Bu yüksek nitelikli enerji daha sonra 200 °C veya daha düşük sıcaklıkta buhar oluşturmak için suya verilir. Buradaki tersinmezlik çok büyüktür. Bu tersinmezlikle ilişkili olarak, kullanılabilirlikte bir azalma veya iş potansiyelinde bir kayıp söz konusudur. Düşük nitelikli bir enerjiyle gerçekleştirilebilecek bir işlemi yüksek nitelikli bir enerjiyle gerçekleştirmek akıllıca değildir. 
Şekil. 3: Basit bir proses ısı santrali

Bir ısı makinasında üretilen işin [W], alınan ısı enerjisine (QH) oranı, ısıl verim olarak tanımlanır (ç) ve aşağıdaki gibi ifade edilir:
1.
EIO = W / QL = η / 1 - η  
Bu ısıl verime kojenerasyon uygulamalarında ‘elektrik çevrim verimi’ de denilmektedir.
Buhar türbinli bileşik ısı-güç santralinin en önemli özelliği yoğuşturucunun olmamasıdır. Böylece çevreye verilen ısı, yani atık ısı yoktur. Yani kazanda buhara verilen tüm enerji, elektrik enerjisine veya proses ısısına dönüşmektedir. Bir bileşik ısı-güç santrali için “enerjiden yararlanma oranı eşitlik 2’deki gibi tanımlanır:
2.
Burada Qç, yoğuşturucuda çevreye verilen ısıdır. Qç aynı zamanda borulardan ve diğer elemanlardan çevreye olan ısı geçişlerini de kapsamaktadır, fakat bu kayıplar ihmal edilebilir düzeydedir. Eşitlik 2’de görüldüğü gibi, buhar türbinli enerjiden yararlanma oranı % 100’dür. Gerçek bileşik ısı-güç santrallerinde enerjiden yararlanma oranı % 70 dolaylarındadır.
Daha yüksek ısıl verim sağlayabilmek için süregelen çalışmalar, alışılmış güç santrallerinde yeni düzenlemelerin yapılmasına yol açmıştır. Yukarıda bahsedilen ikili buhar çevriminin dışında ise gaz akışkanlı bir güç çevrimini buharlı bir güç çevriminin üst çevrimi olarak kullanmaktır. Bu çevrime birleşik gaz-buhar güç çevrimi adı verilir. En çok ilgi duyulan birleşik çevrim, gaz türbini (Brayton) çevrimiyle buhar türbini çevriminin (Rankine) oluşturduğu çevrimdir. Bu çevrimin ısıl verimi her iki çevrimin ısıl veriminden yüksektir.
Bileşik ısı-güç santrallerinde üretilen işin (elektriğin) faydalanılan ısıya oranı, elektrik ısı oranı, (EIO) diye tanımlanır. Bu tanım ısıl verimle de gösterilebilir: 
3.
EIO, kojenerasyon sisteminin önemli özelliklerinden biridir. Türbinlerde ise genellikle EIO’nın tersi (1/EIO) olan Isı Oranı temel parametrelerden birisi olarak verilir.
4.

12 Ağustos 2012 Pazar

Isı Pompası Sistemlerinin Uygulanması



Toprak - Su - Hava Kaynaklı Isı Pompası Sistemlerinin Uygulanması
Günümüzde ısıtma/soğutma sektörünün bir başka deyişle enerji sektörünün geleceğini iki temel unsur belirleyecektir. Birincisi klasik enerji kaynakları olarak adlandırılan fosil yakıtlarının hızla tükenmekte oluşudur. Klasik enerji kaynaklarındaki azalma ve buna bağlı olarak bu enerji kaynaklarının fiyatının gittikçe artması bizleri yeni ucuz ve çevreyi koruyan enerji kaynaklarını bulmaya itmiştir. Bir dönem, varili 9 $ olan petrol fiyatları bugün 41 $ mertebelerindedir ve bu fiyatın bazen 150 $ sınırına yaklaştığı dönemlerde olmuştur. Bu nedenle de enerji maliyetlerinin ısıtma soğutma sistemlerinin seçimini ve kullanımını etkileyen en önemli parametrelerden biri olduğu söylenebilir. Bir başka deyişle enerji maliyetlerindeki artış daha verimli cihaz (daha az enerji sarf eden bir başka deyişle daha yüksek verimli) ve sistemlerin kullanılması gerekliliğini doğurmuştur. İkincisi Fosil yakıtların kullanılması sonucu ortaya çıkan çevre kirliliği ve küresel ısınma. Fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan ürünler (CO2 , CO, NOx, SO2, ..) insan sağlığını ve doğayı tehdit etmektedir. Kyoto anlaşması gereğince CO2 seviyelerini düşürmek isteyen ülkeler CO2 emisyon değerlerinin düşürülmesi için tedbirler almaktadır.
Yukarıda belirtilen iki etken ışığında yapılan çalışmalar sonucunda ilk toprak kaynaklı ısı pompasının patenti 1912 yılında İsveç’te alındı ve (TKIP) 1950’ler de Amerika’da kullanıldı. Bugün toprak kaynaklı ısı pompaları Avrupa ve Amerika’da enerji tasarruf amaçlı olarak devlet ve çevre örgütlerince tavsiye edilen bir sistem niteliğine kavuştu. Genel kullanımda ve imalatçılarda bu 2 kıta arasında ciddi yaklaşım farkı mevcuttur; Avrupa’da ısıtma amaçlı, genelde doğal soğutma yapan, şık dizaynda, sudan suya ağırlıklı, daha yüksek maliyetli cihazlar, Amerika’da ise soğutma amaçlı, ısıtmada yapan, sudan havaya ağırlıklı, yüksek adet nedeniyle daha ekonomik, görsel amaçlı olmayan cihazlar yapılmaktadır.
Türkiye’de ise toprak kaynaklı ısı pompalarının kullanımı daha ziyade enerji tasarrufuna ve soğutmaya yöneliktir. Cihazlar soğutma ve ısıtma amaçlı kullanılmaktadır. Kullanım alış veriş merkezleri (ticari uygulamalar) Apartmanlar ve villa uygulamaları şeklindedir. Son üç yıl boyunca AVM deki kullanımında yoğun bir artış olmuştur. Bu çalışmada toprak-su kaynaklı ısı pompalarının öncelikle çalışma şekilleri, farklılıklarına ve montajına ilk olarak ele alınıp TSKIP özellikleri ve uygulama şekilleri hakkında detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Toprak-Su Kaynaklı Isı Pompası Nasıl Çalışır?
Toprak-su kaynaklı ısı pompalarının klasik hava kaynaklı bir ısı pompasından çalışma olarak bir farkı yoktur. Tüm ünitelerde; direk genleşmeli evaporatör ve fanı, kompresör, elektrik panosu, hava filtresi ve su soğutmalı (kondenser) serpantini mevcuttur. Fark kondenser ünitesinin hava soğutmalı bir kondenser olmayıp, su soğutmalı bir kondenser olmasıdır.
TSKIP bir ortamı soğutmak için çalıştırılması durumunda kondenser devresine kaynak (toprak, su kaynağı) tarafından soğutulmuş olarak giren su yaklaşık 50C’ ısınarak kondenseri terk eder. Kondenserde toprak veya su kaynağı tarafından ısısı alınmış olan soğutucu akışkan, kısılma vanasından geçerek basıncı düşürülür ve evaporatöre gönderilir. Evaporatör üzerinden bir fan veya pompa yardımıyla geçirilen hava veya su soğutulur. Soğutulan hava direk olarak veya mahale kanallar vasıtasıyla gönderilir. Soğutulmuş olan akışkan hava değil su ise bir hava bir klima santraline veya mahal içerisindeki bir fancoil ünitesine gönderilerek soğutma işlemi gerçekleştirilir. Evaporatör içerindeki gaz kompresör vasıtasıyla tekrar emilir, basıncı ve sıcaklığı arttırılarak tekrar kondensere gönderilir.
TSKIP soğutma amaçlı çalıştırılması
Isıtma amaçlı kullanımda ise TSKIP cihazında ki bir dört yollu soğutucu gaz vanası ile kondenser ile evaporatörün yerleri (görevleri) değiştirilerek işlem gerçekleştirilir. Örneğin soğutma uygulamasında kondanser ısıtma amaçlı kullanılırken ısıtma uygulamasında evaporatör görevi üstlenir. Dolayısıyla kaynaktan gelen su bu durumda ısıtılmayıp yaklaşık 50C soğutularak geri gönderilir.
TSKIP ısıtma amaçlı çalıştırılması
Niçin Toprak veya Su Kaynağı Kullanmalıyız?
Isı pompası cihazlarının çalışma şartları yıl boyunca aşağıdaki şekilde değişir;
Hava                          – 20 den + 50 e kadar değişir
Su                  +   8 den + 30 a kadar değişir
Toprak                       + 10 dan + 20 ye kadar değişir
Değişen dış şartlar seçilen cihazın çalışma şeklini (verimini, ömrünü, bakım sıklığını vb.) direk olarak etkiler. Örnek verecek olursak 35C’ dış ortam sıcaklığına göre seçilmiş bir cihaz 40C’ dış şartlarda çalıştığında istenilen kapasiteyi sağlayamama (konforsuzluk) planlanandan daha fazla enerji tüketilmesi, arızaların çoğalması ve cihaz ömrünün azalması gibi örnekler verilebilir. Buna benzer örnekler düşük dış sıcaklık şartları içinde verilebilir. Bu problemler nedeniyle kullanmış olduğumuz ısı pompası cihazının kondenseri’nin şartlarını iyileştirmek için çözümler aranmış ve hava yanında toprak ve su kaynakları da kullanılmaya başlamıştır.
TSKIP teknik özelliklerinin kondanser sıcaklığı ile değişimi ÖRNEKTİR
Kondenser Su Giriş Sıcaklığı
Soğutma
Kapasitesi
Soğutmada
Çektiği Güç
Soğutma
COP
Isıtma
Kapasitesi
Isıtmada
Çektiği Güç
Isıtma
COP
10 °C
16.2 kW
2.91 kW
5.57
13.6 kW
3.74 kW
3.64
15 °C
15.6 kW
3.17 kW
4.92
15.1 kW
3.86 kW
3.91
20 °C
14.9 kW
3.47 kW
4.29
16.5 kW
3.97 kW
4.16
25 °C
14.1 kW
3.81 kW
3.70
17.8 kW
4.06 kW
4.38
30 °C
13.4 kW
4.18 kW
3.21
18.6 kW
4.13 kW
4.50
35 °C
12.5 kW
4.61 kW
2.71
-
-
-
40 °C
11.8 kW
5.07 kW
2.33
-
-
-
Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi bir ısı pompasında kondenser sıcaklığı düştükçe soğutma kapasitesi artmakta ve çektiği güç düşmektedir. Bir başka deyişle ısı pompasının verimi (COP)  soğutma amaçlı kullanılmasında kondenser sıcaklığı düştükçe artmaktadır. Bir örnek verecek olursak; 35C’ dış ortam şartlarında çalışan bir cihazın kondenseri’ne 25C’ dış ortam şartlarına getirirsek soğutma kapasitesi 12,5kW tan 14,1kW artarken, cihazın çektiği güç 4.61 kW tan 3.81 kW düşmekte ve dolayısıyla verimi (COP) 2.71 den 3.70 çıkmaktadır.
Bazı illerimizin ortalama hava sıcaklıkları
Yer
KIŞ (0C)
YAZ (0C)
İstanbul
-3
33
Ankara
-12
35
İzmir
0
37
Antalya
3
39
Adana
0
38
Bazı illerimizin ortalama dış hava sıcaklıkları, derinliğe bağlı olarak ortalama toprak sıcaklıkları ve deniz suyu sıcaklıkları verilmiştir.
Bazı illerimizin zamana ve derinliğe bağlı ortalama toprak sıcaklıkları
Yer
OCAK (C)
TEMMUZ (C)
5 cm
50 cm
100 cm
5 cm
50 cm
100 cm
İstanbul
0.9
4.3
8.2
27.7
24.4
20.9
Ankara
7.8
10.1
12.3
33.1
31.6
29.8
İzmir
8.9
11.4
14.5
34.8
30.3
27.3
Antalya
5.0
8.0
10.0
28.8
25.6
21.6
Adana
9.6
12.2
13.8
35.4
29.6
26.8
 Bazı illerimizin yaz ve kış ortalama deniz suyu sıcaklıkları
Yer/Ay
Şubat (C)
Temmuz (C)
Marmara (Florya)
8.2
23.2
Karadeniz (Giresun)
10.0
24.7
Ege (İzmir)
11.3
26.7
Akdeniz (Antalya)
16.7
27.7
Toprak Kaynaklı Isı Pompaları (Yatay ve dikey borulama)
Toprak altına 3-4 metre kadar inildiğinde sıcaklık yaz – kış çok az bir farklılık göstermekte ve sonsuz bir kaynak sağlamaktadır. İskandinav ülkelerinde, Kanada ve Amerika da toprak altına yatay veya dikey döşenmiş borular ile enerji temini, 50 yıla yakın süredir kullanılmakta olan ve binlerce ünitenin çalışır vaziyette olduğu örnekler içermektedir. Genel uygulama, kullanılacak üniteler için gerekli olan toplam enerji atımına ve toprak yapısına uygun olarak hesaplanan polietilen boruların toprak altına yerleştirilmesi ve bunun içinden sistem suyunun devir daim edilmesidir.
Yatay Serme Uygulaması
Kepçe ya da dozer ile yapılan hafriyat sonucunda açılacak toprakta 1.5 metreden daha derin bir yerleşimle borular yatay olarak döşenir. Çoklu borulama esnasında borular arasında, yatayda min 30 cm, dikeyde min 60 cm olmalıdır (Şekil 3). Açılan 2 borulama hendeği arasında min 1.5 m -1.8 m arasında bir boşluk bırakılarak ısı transferi kolaylaştırılmalıdır. Borulama sonrasında araziye borulara zarar vermeyecek şekilde çim, bitki ve ağaç ekilebilir. Hiçbir şekilde yatay serme uygulaması yapılan alan betonla veya asfalt ile kapatılmamalıdır. Genelde en ekonomik borulama şeklidir. Dikey uygulamaya göre yaklaşık %50 daha ucuzdur, fakat dikey uygulamaya nazaran %30 - %50 daha fazla boru kullanmak gerekir. Kullanılan boruların çapı ¾ ile 11/2 arasında değişir. Yatay borulama genellikle ısıtma öncelikli sistemlerde tercih edilir.
Yatay boru serme uygulama şekilleri
Toprak özelliklerine bağlı olarak spesifik ısı çekme kapasitesi
Zemin (Toprak) kalitesi
Spesifik ısı çekme kapasitesi
Kuru, kumlu zemin
15 – 20 W/m2
Nemli, kumlu zemin
25 – 30 W/m2
Kuru, balçıklı zemin
35 – 40 W/m2
Nemli, balçıklı zemin
40 – 45 W/m2
Yer altı suyu bulunan zemin
45 – 50 W/m2
Yukarıda görüldüğü gibi nemli veya yeraltı suyu bulunan topraklar vasıtasıyla da fazla ısı transferi sağlamak mümkündür.
Dikey Sondaj Uygulaması
Sondaj makineleri ile açılan kuyulara borular dikey olarak sarkıtılır. Kuyu çapı 20 cm arasındadır. Kullanılan boruların çapı ¾ ile 11/2 arasında değişir. Kuyu derinlikleri kuyu açma sırasında karşılaşılan toprak tabakalarına bağlı olarak 30 m - 150m arasında değişebilir. Açılan kuyular arasında sağlıklı bir ısı transferi için min 3.5m tercihen 6m bırakılmalıdır. Borulama sonrasında kuyuların üzerine bina yapılabilir, beton veya asfalt dökülebilir. Dikey borulama’nın yatay borulama’ya göre boru maliyeti daha düşük ancak işçilik maliyeti daha yüksektir. Soğutma öncelikli sistemlerde tercih edilir.
Toprak özelliklerine bağlı olarak açılan kuyunun ısı çekme kapasitesi
Zemin (Toprak) kalitesi
Spesifik ısı çekme kapasitesi
Kuru, kumlu zemin
30 – 40 W/m
Nemli, kaya zemin
50 – 60 W/m
Yer altı suyu bulunan zemin tabakaları
70 – 80 W/m
Su Kaynaklı (Kuyu, Göl, Deniz, Nehir ) Isı Pompaları
Denizler, göller, nehirler, toprak altı su akıntıları veya kaynakları enerjinin atılıp alınmasını sağlayabilirler. Bu tip uygulamalarda genelde ara bir eşanjör kullanılarak iki su birbirine karıştırılmaz. Bu tip uygulamalar ülkemizde de merkezi sistemler bazında çeşitli yerlerde yapılmış ve çalışır haldedir. Yurt dışında ise özellikle ısıtma amaçlı olarak çok büyük boyutlu kollektif kullanım örnekleri mevcuttur.
Isı pompası, istenilen ortamı ısıtmak (tercih edildiğinde soğutmak) için kullanılan bir sistemdir.
Isıtma işlemi için gerekli enerjinin:
% 75'i güneş enerjisi (Bedava Enerji)
% 25'i tahrik enerjisidir. (Elektrik enerjisi)
Isı Pompalı Isıtma Sistemlerinin Özelik ve Avantjaları Üstün Estetik Boyutu
Ev içi kullanım alanından tasarruf (2 m2'lik ayarlama alanı yeterli)
Isınma ve depo alanına ihtiyaç yok
Modern ve estetik bir görüntüye sahip
Üstün Konfor (Rahatlık) Boyutu
Isınmak için parmak uçlarınızı kullanmanız yeterli.
Sesi yutan özel izolasyonu sayesinde fısıldar gibi sessiz çalışır.
Sağlıklıdır
Sağlık Boyutu
Isı pompası, Çalışırken iklime, hava koşullarına, dolayısıyla insan sağlığına zarar veren hiçbir gaz çıkarmaz.
Diğer sistemlerdeki gibi CO2 gazı üretilmez.
Yakıt kullanılan sistemlerde karşılaştığımız global ısınmaya neden olan sera gazı etkisi, ısı pompalı sistemlerde yoktur.
Güvenlik Boyutu
Yakıt ve yakıt deposu bulundurmaz. (Yerleşim alanınız içinde patlama yada yanma riski yok)
Isı pompası içinde kullanılan akışkan yanıcı değildir ve zehirsizdir.
CO2 veya benzeri, zararlı hiçbir gaz çıkarmaz.
Baca ve atık gaz çözümü gerektirmez.
Doğalgaz vanasını açık mı bıraktık kapalı mı gibi bir sorun yaşamazsınız.
Tasarruf Boyutu
Gaz, akaryakıt yada herhangi bir fosil yakıt gerekmiyor. (Yakıt gideri yok)
Bedava güneş enerjisi (hava) kullanılıyor.
İşletim masrafları, diğer bütün sistemlerle kıyaslandığında minimum değere sahip.
Gerekli enerjinin sadece % 25'si elektrik enerjisinden karşılanıyor. (Bütün sistemlerde zorunlu olarak kullanılan tahrik enerjisi)
Sistemin kurulması için yapılan masraf birkaç yıl içerisinde yapılan tasarruf sayesinde çıkarılmış oluyor.
Kurulum masrafını karşıladıktan sonraki her yıl, cebinizde kalan para yani tasarruf anlamına geliyor.
İşletim Kolaylığı
Bakım gerektirmeyen bir işletim sistemidir.
Enerji tedarikine bağımlı değildir.
Uzaktan bakım konsepti, her defasında masraf yapılması gereken yerinde servis hizmetini ortadan kaldırıyor. Isı pompasındaki ayarların doğrudan doğruya biz ve bayilerimiz tarafından yapılmaktadır.
Çifte Kullanım Avantajı
Kışın ısıtma amaçlı kullandığımız ısı pompası yerden ısıtm. Fancoillerle soğutma sağlanmaktadır.