15 Mart 2013 Cuma

Enerji Verimliliği, Gerekliliği ve Çarpıcı İstatistikler…


2013 yılına girdiğimiz şu günlerde enerji verimliliği konusu giderek önemini arttırıyor. Peki bizler bu konuda ne kadar bilinçliyiz? Enerji verimliliği  etüt ve uygulamaları ile kendi yaşam ve çalışma ortamlarımızda ( Binalar, Sanayi Kuruluşları vb.) ne gibi tasarruf potansiyelleri yaratıyoruz?…Ne kadar kar ediyoruz?… Yoksa parasal kazancımız hiçbir şey yapmadan uçuyor,  yok olup gidiyor mu?
İşte Sizlere Çarpıcı Gerçekler:
Ülkemizin enerji yoğunluğu dünya ortalamasının üzerindedir.
Aşağıdaki tablo bunu en doğru biçimde yansıtmaktadır.
Sanayi ve hizmet sektörlerimiz eliyle yaratılan katma değerde sağlanacak yapısal değişiklikler ile elde edilen milli hasılanın ihtiyacı olan enerji kullanımını ciddi oranda azaltmak mümkündür.
Ancak mevcut sanayi ve hizmet yapımızdaki katma değer bileşimini koruduğumuzda bile % 20′lere varan bir enerji tasarrufunun sadece doğru projelendirme ve doğru finansmanla potansiyel olarak varlığı söz konusudur.


Enerji Yoğunluğu
ÜlkeGDP  (milyar $)Tüketim (milyon TEP)Enerji yoğunluğuKişi başına tüketim (TEP/nüfus)
Türkiye190,372,50,381,06
Japonya5.648520,70,094,09
ABD8.977,92.281,50,257,98
Yunanistan144,828,70,202,62
OECD27.880,98.9700,194,68
Dünya34.399,810.0290,291,64

Üretim süresini, kaliteyi, performansı, iş güvenliğini ve çevresel etki seviyesini koruyarak veya iyi yönde geliştirerek aynı seviyede veya daha fazla üretim miktarı için harcanan enerji miktarını azaltıcı her türlü proses, teknik veya ekipman yatırımı Enerji Verimliliği (EV) Yatırımı olarak tanımlanmaktadır.
Tek cümle ile özetlenirse; “firmanın eğer yaptığı/yapmayı öngördüğü proje ile mevcut üretimini daha az enerji ile yapmasını sağlayan yatırım EV yatırımıdır.”
  • Ülkemizde sanayi, konut ve ulaştırmada kullanılan enerji %70-75 oranında ithalat yoluyla karşılandığından dolayı Türkiye hali hazırda enerji kaynakları yönünden oldukça fakir ülkeler arasında yer almaktadır.

  • Tesisinizde varolan yüksek ısıl değerlere sahip atık ısılarınızın enerji cinsinden değerini ve bunların değerlendirilebilme etüdünü yaptırmanız, Firma’nıza geri ödeme süresi minumum olan yatırımlara dönüşebilir. Böylece firmanız kazanırken, çevremize de ekzoz emisyonların azaltımı konusunda çok değerli katkılar sağlamış olursunuz.

  • Çimento Sektöründe klinker üretimi ön ısıtma ve klinker soğutma prosesi esnasında atmosfere atılan yüksek debi ve kalorifik değere sahip gazların ısı enerjisini kullanarak üreteceğiniz elektrik enerjisi ile tesisinizin tam kapasitedeki elektrik ihtiyacının yaklaşık %30′luk kısmını karşılayabilirsiniz.

  • Tesisinizde birim üretim başına yaptığınız enerji sarfiyatının etüdünü yaparak bunu asgariye indirecek alternatif çözümler üzerine bir etüd hazırlamanız veya hazırlatmanız enerji sarfiyatlarınızı azaltmaya atacağınız ilk altın adım olacaktır.

  • Tesisiniz içinde belirli kademelerde uygulamaya girecek bir enerji verimliliği stratejisi oluşturmanız enerji verimliliği bilincinin uyandırılmasının en temel adımlarından biridir.

  • Bağımsız üretim noktalarını azaltarak ön ısıtma, kalıp değişimi gibi enerji ve üretim kaybına yol açan üretim akışlarını yok ederek, kontinü üretime geçmeniz Firma’nıza enerji ve üretim verimliliği anlamında çok önemli kazançlar sağlayacaktır.

  • İstanbul’dan Avustralya’ya yapılan bir uçuşta kişi başına ortalama 12 ton CO2 salınıyor. Oysa bir ağaç ömrü boyunca en fazla 1 ton CO2 emebiliyor.

  • Türkiye’nin enerji yoğunluğu AB ortalamasının 2,5 katıdır. Türkiye’nin enerji tasarruf potansiyelinin en az %30 olduğunda tüm kesimler mutabıktır.(enerji gazetesi )

13 Mart 2013 Çarşamba

Emisyon Ticareti

Çok büyük bir kısmını karbon dioksit oluşturduğundan terim olarak karbon piyasası kullanılmasına rağmen diğer sera gazları da karbon eş değeri olarak çevrildiğinden literatürde genellikle sera gazlarının tümünü temsil eden karbon piyasası, piyasa kuralları doğrultusunda çalışmak koşulu ile salımları azaltmada önemli bir araç olarak görülmektedir. Karbon piyasası salımları azaltmak için belirlenen limitten fazla salım yapanları cezalandırırken daha az salanlar ise ödüllendirerek mevcut kaynakların en düşük maliyetle kanalize edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca fiyatlandırdığı kirletme birimlerini mülkiyet hakkına dönüştürerek karbonun tüm dünyada ticaretinin yapılmasını mümkün kılması sayesinde düzgün işleyen bir karbon piyasası, işletmelerin daha az sera gazı salımı salmasını teşvik ederek temiz teknolojiyi kullanmaya yönlendirmektedir.

                                                                    

Karbon piyasalarını zorunlu (Kyoto Protokolü esneklik mekanizmaları) ve gönüllü olmak üzere iki kategori altında incelemek mümkündür:

Zorunlu Karbon Piyasaları (KYOTO PROTOKOLÜ ESNEKLİK MEKANİZMALARI)
Kyoto Protokolünde tanımlanan esneklik mekanizmaları ile ülkelerin düşük maliyetle salım azaltımı yapabilmelerine imkan tanınmaktadır. Protokolde tanımlanan esneklik mekanizmaları Salım Ticareti (Emission Trading -ET), Ortak Uygulama (Joint Implementation-JI), Temiz Kalkınma Mekanizmasıdır (Clean Development Mechanism-CDM).

Kyoto Protokolüne göre Salım Ticareti (ET) ve Ortak Uygulama(JI) mekanizmaları Ek-I ülkeleri arasında, Temiz Kalkınma Mekanizması ise Ek-I ve Ek-I dışı ülkeler arasında yapılabilir.

1. Ortak Uygulama (Joint Implementation - JI):  Protokolün 6. Maddesi ile düzenlenen bu mekanizma Ek-I ülkeleri arasında gerekli şartların sağlanması koşuluyla, insan kaynaklı sera gazı salımlarının azaltılmasını veya sera gazlarının yutaklar yoluyla uzaklaştırılmasını amaçlayan projelerden elde edilen 'Salım Azaltma Kredisi” (Emission Reduction Unit-ERU) kazanır ve kazanılan bu krediler toplam hedeften düşülür.

2. Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism -CDM):  Protokolün 12.maddesi ile düzenlenen bu mekanizma ile Ek-I Dışı ülkelerin sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda sera gazı azaltımına katkı sağlamaları amaçlanmaktadır. Ek-I?de yer alan tarafların salım azaltım taahhüdünü gerçekleştirmek için Ek-I Dışı ülkelerde yapacakları proje faaliyetleri sonucunda 'Sertifikalandırılmış Salım Azaltım Kredisi” (Certified Emission Reductions-CER) elde edeceklerdir.

3. Salım Ticareti (Emission Trading–ET):  Kyoto Protokolü?nün 17. Maddesi ile düzenlenmiş olan bu mekanizma ile Ek-I listesinde yer alan herhangi bir taraf ülke, Ek-B?de belirlenmiş olan salım azaltım miktarının bir bölümünün ticaretini yapabilir. Diğer bir ifadeyle taahhüt edilen salım miktarından daha fazla azaltım yapan taraf ülke, salımındaki bu ilave azaltımı bir başka Ek-I ülkesine satabilir.

Gönüllü Karbon Piyasaları
Gönüllü Karbon Piyasaları, bireylerin, kurum ve kuruluşların, firmaların, sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri sonucu oluşan sera gazı salımlarının gönüllü olarak azaltımını, dengeleyebilmesini kolaylaştırmak amacıyla oluşturulan bir pazardır.

Bu süreç, Kyoto Protokolü kapsamında zorunlu olarak uygulanan Esneklik Mekanizmalarına benzer bir süreçtir. Kamunun bu sürece ulusal yükümlülükler kapsamında dâhil olmaması, gönüllü karbon piyasalarını Kyoto Protokolü kapsamındaki zorunlu süreçlerden ayıran en önemli farklılıkların başında gelmektedir.

                                                                                

Hukuki bağlayıcılığı olmayan, salım azaltım maliyetlerini düşürmeyi amaçlayan ve katılımcıları özel sektör, uluslararası organizasyonlar (olimpiyatlar, konferanslar, konserler) kamu kuruluşları ve üçüncü şahıslar olabilen gönüllü salım ticaretinin paydaşları,
- Proje sahipleri (salım azaltma projelerini hazırlayarak sertifikalarını satabilmekte)
- Toptancılar (kendi portföylerindeki büyük azaltım sertifikalarını satmakta),
- Perakendeciler (küçük miktarlardaki sertifikaları bireylere veya organizasyonlara satmakta) ve
- Komisyoncular (kendilerine ait bir salım sertifikaları olmamasına rağmen salım sertifikası alanlar ile satanları buluşturarak aracı olmakta).

Türkiye'de Karbon Piyasası
Türkiye, her ne kadar Kyoto Protokolü’nün emisyon ticaretine konu olan esneklik mekanizmalarından yararlanamıyorsa da; bu mekanizmalardan bağımsız olarak işleyen, çevresel ve sosyal sorumluluk ilkesi çerçevesinde kurulmuş Gönüllü Karbon Piyasası’na yönelik projeler 2005 yılından beri geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.

Gönüllü Karbon Piyasası, Dünya Karbon Piyasası içerisinde çok küçük bir yüzdeyi temsil etmekle birlikte bu piyasayı hal-i hazırda etkili biçimde kullanmakta olan Türkiye’nin ileri dönemde karbon piyasalarına katılımı açısından da bir fırsat sunmaktadır. Kısa bir sürede yüksek standartlı ve yüksek hacimli bir potansiyeli harekete geçiren gönüllü emisyon ticareti sistemi, 2012 sonrası iklim rejimine dönük Türkiye’nin teknik alt yapının güçlenmesine katkı sağlamasının yanı sıra, yatırımcılar için temiz teknolojilere yatırımı daha cazip hale getirdiği söylenebilir.

Mevcut durum itibariyle, Türkiye’de gerçekleştirilen projelerin tamamı Gönüllü Karbon Piyasasında işlem görmektedir. Aşağıda proje sayısı ve türleri ve yıllık sera gazı emisyon azaltımları verilmektedir.

                                      

Sera Gazı Emisyon Azaltımı Sağlayan Projelere İlişkin Sicil İşlemleri
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Sera Gazı Emisyon Azaltımı Sağlayan Projelere İlişkin Sicil İşlemleri Tebliği”; 07.08.2010 tarih ve 27665 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Değişiklik:22.10.2011 tarih ve 28092 sayılı Resmi Gazete).

Tebliğ ile Gönüllü Karbon Piyasalarına yönelik geliştirilen ve yürütülen projelerin kayıt altına alınması hedeflenmektedir. Tebliğ bünyesinde oluşturulan Sicil Türkiye sınırları içerisinde Sera gazı emisyonlarının bir veya bir kaçının, azaltılmasını ve yutak alanların artırılmasını amaçlayan doğrulanmış emisyon azaltım sertifikası elde etmiş veya elde etmek amacıyla Gönüllü Karbon Piyasasında geliştirilmekte olan veya geliştirilmiş projeleri kapsar. Sicil, sadece karbon piyasalarında sertifika eldesi amaçlayan emisyon azaltımı faaliyetlerini kapsamakta olup, bunun dışında kalan emisyon azaltım çalışmalarının kayıtlarını tutulmasına dönük düzenlemelerin ileriki dönemlerde hayata geçirilmesi planlanmaktadır.

Sicil kapsamındaki projeler; T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına resmi olarak iletilmekte ve aynı zamanda Bakanlığın www.iklim.csb.gov.tr adresinden ulaşılabilecek elektronik kayıt sistemine kayıt edilmektedir. Kayıt Sistemi (Sicil) geleceğin karbon piyasalarına yönelik Türkiye’nin attığı ilk adım olarak görülmektedir. Sicil ile; projeler sonucu azaltılan sera gazı emisyonlarının kayıt altına alınması ve izlenmesi, Tüm taraflar için 2012 sonrasına ve olası zorunlu piyasa için hazırlık (yaparak öğrenme, learning by doing), Karbon Piyasa Mekanizmalarına ilişkin farkındalığın artması, Türkiye’de üretilen karbon sertifikaların güvenirliğinin artırılması, projelere dair bilgi paylaşımının artması ile iyi uygulamaların teşvik edilmesi vb. amaçlanmaktadır.

Karbon Piyasası Oluşturulması
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan İstanbul Uluslararası Finans Strateji Belgesi’ne istinaden Yüksek Planlama Kurulu tarafından kabul edilen İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı 02.10.2009 tarih ve 27364 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Strateji ve Eylem Planının vizyonu, İstanbul’un öncelikli olarak bölgesel, ardından ise küresel bir finans merkezi haline getirilmesidir. Planda 34 no’lu eylemde karbon piyasası oluşturulması için sürecin 2012 yılında başlayıp 2015 yılında tamamlanması öngörülmektedir. Bu konudaki sorumlu kuruluş İstanbul Altın Borsası (İAB) olmakla birlikte, işbirliği yapılacak kurum ve kuruluşlar; T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Takasbank ve Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş. (VOB) olarak belirlenmiştir.

Ayrıca; Temmuz 2011 tarihinde yayınlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nda sera gazı emisyonlarının takibi ve ticareti ile yer alan ve Bakanlığımızın koordinasyonunda gerçekleştirilecek Hedef ve Eylemlerin bazıları aşağıdadır.
• Tüm sektörlerdeki sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve raporlanması (2012-2016)
• Tüm sektörlerde sera gazı emisyonlarının izlenmesine ve değerlendirilmesine yönelik ölçülebilir, raporlanabilir, doğrulanabilir standartta veriler üretilmesini, toplanmasını ve veri tabanında kayıt altına alınmasını sağlayacak altyapının oluşturulması(2012-2014)
• Sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve envanter hazırlanması konusunda yasal düzenleme yapılması (2012-2014)
• Türkiye’nin 2012 sonrası yeni mekanizmalara en avantajlı şekilde (ev sahibi ülke) dahil olmasına yönelik müzakerelerin yürütülmesi ve ülkelerle ikili işbirliği anlaşmaları imkanlarının araştırılması (2011-2015)
• 2015 yılına kadar Türkiye’de karbon piyasasının kurulmasına yönelik çalışmaların yapılması
• Karbon varlıklarının azami ekonomik değerde işlem görmesi ve değerlerinin artırılması için mevcut yapının geliştirilmesi ve yeni yapıların kurulmasına yönelik gerekli çalışmaların yapılması (2012-2013)
• Kamu kuruluşlarının emisyon ticareti sistemi içinde düzenleyici ve denetleyici bir rol almasına yönelik mevzuat çalışmaları yapılması (2011-2015)
• Ulusal Emisyon Ticareti Sisteminin kurulmasına yönelik altyapı çalışmalarının başlatılması (2014-2015)
• Karbon piyasalarına ilişkin bilinç ve farkındalığın artırılması

Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2012-2023)
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan ve YPK tarafından kabul edilen Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2012-2023), 25 Şubat 2012 tarih ve 28215 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Belgenin temel hedefi '2023 yılında Türkiye’nin GSYİH başına tüketilen enerji miktarının 2011 yılı değerine göre en az %20 azaltılması”dır. Strateji Belgesinde karbon ticareti ve borsası kurulmasına ilişkin yer alan eylem aşağıda sunulmaktadır.

                                    

Karbon Piyasasına Doğru Broşürüne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
İndir

11 Mart 2013 Pazartesi

Karbon Yakalama Ve Depolama Nedir?

Enerji elde etmek için fosil yakıtların kullanılması sonucunda ortaya çıkan sera gazı emisyonları çoğunlukla karbon ve karbondioksit gazlarının yoğun biçimde atmosfere salınımı, küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olmaktadır. Küresel iklim değişikliği mücadelesi kapsamında karbon emisyonlarının yakalanması, tutulması ve depolanması teknolojileri konularında çok yönlü ciddi araştırmalar yapılmaktadır. Karbondioksit yakalama ve karbondioksit depolama teknikleri (carbon capture and storage-CCS) olarak anılmaktadır.Açığa çıkan karbondioksiti yakalayıp depolamak ve muhafaza etmek mümkündür. Böylece sera gazı yayılımının büyük oranda azaltılması ve iklim değişikliklerinin yavaşlatılması mümkün olabilmektedir.

                                                    

Bütün fosil yakıtlar karbon içerir. Yakıtın yanması sırasında karbon oksijenle birleşerek CO² oluşturur. Karbonun yanma işleminden önce veya sonra ayırmak, elektrik santrallerinde olduğu gibi, CO²’in atmosfere yayılımını önler. Bunun sonucunda CO² gazı tutulur ve uygun yeraltı depolama rezervlerine taşınır. Bu rezervler terk edilmiş petrol ve gaz sahaları, kömür yatakları veya akiferlerden oluşur.

CO² Neden Tutulur ve Depolanır?
İnsan aktivitelerinin küresel ısınmaya etkilerini gösteren kanıtlar gün geçtikçe artmaktadır. Fosil yakıtların devamlı artan tüketimi sonucu atmosfere yayılan CO² gazı küresel ısınmanın temel sebebidir. Birçok bilim adamı, atmosferdeki CO² konsantrasyonunun sabitlenmesi ve böylelikle iklim değişikliklerinin hafifletilmesi için dünyadaki CO² yayılımının bugünküne kıyasla en az % 50 oranında azaltılması gerektiği konusunda aynı görüşü paylaşmaktadırlar. Bu konuda ilk adım 1997 yılında Kyto Protokolü’nde, 2012 yılı CO² yayılımının 1990 yılındaki seviyesinin altına düşmesi kararı alınarak atıldı. Gerekli azalımlar üç farklı ölçüm metoduyla incelenebilir:
• Enerji verimliliği artışları ve enerji talebindeki azalış
• Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı
• Açığa çıkan CO² gazının tutulması ve depolanması

Enerji verimliliğindeki artışın ve yenilenebilir enerji kaynaklarının CO² yayılımında gereken azaltmayı sağlayamayacağı açıktır. Bunun yanı sıra küresel iklim değişikliklerinin azaltılması için üçüncü ölçüm olan CO²’in tutulması ve depolanması (CCS) da gereklidir. CO²’in yeraltında depolanması yeni bir uygulama değildir. Bu uygulama birçok ülkede milyonlarca yıldır yapılmaktadır. Bugün dünyadaki fosil yakıtlara olan talep çok büyüktür ve enerji sistemimizdeki olası bir değişim çok uzun yıllar alacaktır. CCS fosil yakıt kaynaklarından çeşitlendirilmiş enerji kaynaklarına geçişte dereceli geçiş sağlayan bir faktördür. Bu geçiş döneminde bizim mevcut enerji sistemimiz büyük oranda aynı kalacaktır fakat yeni altyapı oluşumları araştırılmalıdır, örneğin elektrik santralleri ve büyük endüstriyel fabrikalar CO² tutma üniteleri ve depolama sahalarına uzanan borularla donatılmalıdır.

CO² gazı nerede ve nasıl tutulur?
İnsan kaynaklı CO² yayılımının yaklaşık % 60’ı elektrik santralleri, rafineriler, gaz işletme tesisleri ve endüstriyel fabrikalar gibi büyük ve sabit tesislerde gerçekleşir. Bu işlemlerin çoğunda, çıkan egzoz dumanı seyreltilmiş CO² ( %5’ten %15’e kadar) içerir. Egzoz dumanı karışımındaki CO²’i diğer gazlardan ayırmanın yollarından biri %90’dan fazla CO² içeren bir akım üretmektir. Diğer bir seçenek de tıpkı doğal gazdan (metan gibi) CO² ve hidrojen üretme örneğinde olduğu gibi karbonu yanmadan önce sistemden uzaklaştırmaktır. CO² yakalanması, CO²’ i diğer gazlardan ayrıştıran farklı endüstri sektörlerinde bilinen bir teknolojidir. Şu anda, ortaya çıkan CO² ya dışarı salınıyor ya da içecek endüstrisi gibi CO² ‘de yüksek saflık oranını gerekli kılan piyasalardaysa ek bir arıtma işleminden geçiriliyor. Kimi uygun teknolojilerin var olmasına karşın, CO² tutulumunun enerji santrallerinde yaygın kullanımı için yeterli optimizasyon henüz sağlanamamıştır. Dünyadaki birçok ülkede yeni, geleceğe yönelik fikirlerin bulunması ve mevcut durumdaki teknolojilerin daha düşük maliyet ve enerji tüketimiyle gerçekleştirilebilmesini sağlayacak yenilikler için geniş kapsamlı araştırmalara girişildi. Aynı zamanda, yeni uygulanmaya başlanan teknolojiler için ticari ölçek de göz önüne alınarak santrallerde çeşitli testler düzenlendi.

CO² Nerede Depolanır?
Tutulmasından sonra, CO² ya depolanır ya da tekrar kullanılır (örnek olarak, gazlı içeceklerin üretiminde ve bitki gelişimine yardımcı olarak seralarda). Günümüzde, CO² ‘i geri kullanıma sokacak market alanı sınırlı olduğundan, ortaya çıkan CO² gazının büyük miktarı depolanmak zorundadır. CO² boşaltılmış petrol ve doğal gaz rezervleri, derin tuzlu akiferler ve kazılamaz kömür tabakaları gibi jeolojik yapılarda depolanabilir. Bunların yanı sıra, CO² mineral formunda katılaştırılabilir. Jeolojik formasyonlar muazzam oranda depolama kapasitesi sağlar (aşağıdaki tabloya bakınız). Yüksek orandaki depolama kapasitesine karşın, bu kapasite dünyada insan kaynaklı CO² yayılımının ancak onlarca, belki yüzlerce yıllık depolama ihtiyacını karşılayabilir.

CO² aşağıda sıralanmış olan yöntemler ile depolanır;
• Petrol kuyularında üretim verimini artırma (Enhanced oil recovery-EOR) Bu yöntem Türkiye de dahil uzun yıllardır petrol üretiminde uygulanmaktadır.
• Doğalgaz kuyularında üretim verimini artırma (Enhanced gas recovery-EGR)
• Tükenmiş petrol ve doğalgaz kuyuları
• Tuz oluşumlarına depolama
• Kömür yataklarında metan çkışının artırılması(Enhanced Coal Bed Methane Recovery – ECBM)
• Okyanuslara depolama

                                                    

CO² Depolama Seçenekleri ve Kapasitesi
Petrol ve gaz rezervleri genellikle detaylı olarak araştırılmış yerlerdir ve CO² depolanması için güvenilir oldukları düşünülür. Çünkü bu rezervler milyonlarca yıl boyunca petrol, gaz ve çoğu zaman da CO² tutmuşlardır. Bunlardan bazılarına yapılacak CO² enjeksiyonu, rezervde kalan petrol ya da gazın bir miktarının daha üretilmesini sağlayacaktır. Fazladan üretilen bu petrol ya da gazdan sağlanan kazanç, CO² depolaması sırasında yapılacak harcama için kullanılabilir.

Derin tuzlu akiferler tipik olarak içerisinde tuzlu su barındıran kum taşı gibi yeraltı formasyonlarıdır. Bu formasyonların depolama potansiyelleri çok yüksektir: Birçok ülkede bulunan bu formasyonlar çoğunlukla endüstriyel CO² kaynaklarına yakındır ve genellikle çok geniş CO² depolama kapasitesine sahiptir. Bu akiferlere CO² basılması, petrol ve gaz kuyularına yapılan enjeksiyon işlemine benzer şekilde yapılır. Dünyadaki ilk ekonomik CO² enjeksiyonu projesi Norwegian Sleipner’de, Kuzey Denizi’nin tabanındaki akifere yıllık yaklaşık 1 milyon ton CO² basılıyor. Bu durum, bol miktarda CO² ’in sorunsuz bir biçimde depolanabileceğine dair kanıt teşkil ediyor.

CO²’nin yakalanmasının, taşınmasının ve depolanmasının maliyeti
Enerji Santrallerinde CO²’yi yakalamak fazladan enerji gerektirdiğinden, elektriğin üretim maliyetini arttırır. Bu maliyet artışı santralin türüne (kömür veya gaz kaynaklı) ve yakıtın maliyetine göre değişir. Aralarında Uluslararası Enerji Ajansına bağlı Sera Gazı Araştırma Biriminin yapmış olduğu araştırmalar da dâhil çeşitli araştırmalar, CO² yakalamanın elektrik üretim maliyetini kWh başına 1,3 ila 3 Avro arasında arttırdığını göstermiştir. Bu ilave maliyetleri göstermenin bir diğer yolu da kaçınılan CO² salınımıdır. CO² yakalamanın şuan ki maliyeti kaçınılan 1 ton CO² başına 25 ila 60 € arası değişmektedir. Devam eden araştırmaların bu maliyetleri yarıya indirmesi bekleniyor. Taşıma maliyetleri nispeten düşüktür: CO² taşımanın maliyeti kaçınılan 1 ton CO² başına 1 ila 4 € arasındadır. Depolama maliyetleri ağırlıkla basımın yapılacağı rezervuarın tipine bağlıdır. Akiferlerde ve tüketilmiş petrol ve gaz rezervuarlarında, maliyet 1 ton CO² başına 10 ila 20 € arasıdır. CO² basımında ilave petrol ve gaz üretimi varsa, 1 ton CO² başına maliyet 10 € bile altına düşebilir. Başka bir deyişle, yararlar maliyetleri karşılayarak bu işi karlı bir iş haline getirmektedir.

CO²’in Taşınması
Sıkıştırılmış ve nemi alınmış CO² iki türlü taşınmaktadır:
• Borularla taşıma (tercih edilen yöntem)
• Tankerler ile taşıma(LNG taşınması gibi)

Taşınacak mesafe, miktar, taşıma yöntemi maliyeti etkileyen hususlardır.