6 Ağustos 2012 Pazartesi

Türkiye'de Enerji Verimliliği


Verimlilik açısından enerji büyümesi hem arz ve hem de talep cephesinde optimum seviyelere getirilmedikçe Türkiye’nin yakın gelecekte enerji açığıyla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Bu nedenle, enerji verimliliğine sahip bir büyüme trendini temin etmek amacıyla orta ve uzun dönemde dikkatli planlama ve etkin talep tarafı yönetim alternatiflerinin entegrasyonu gerekmektedir.
Son yıllarda, hızla büyümekte olan bir ekonomi için enerji arzını temin etmek, kirlenmeyi azaltmak ve enerji maliyetinin ekonomide yarattığı yükü hafifletmek üzere ülkede enerji verimliliğine daha fazla önem verilmeye başlanmıştır.
Türkiye, son birkaç yılda Enerji Verimliliği Kanunu, eğitim ve bilinçlilik faaliyetleri, KOBİ’ler ve endüstriyel kuruluşlar için sınırlı bir hibe programı gibi konularda başarı elde etmiş olmasına rağmen, hâlâ enerji verimliliği üzerinde daha etkin stratejiler geliştirmeye ve adımlar atmaya ihtiyaç duymaktadır. Kurumsal tarafta, EV, RE ile ilgili faaliyetleri yerine getirmekte olan farklı kuruluşlar ve ilgili kanunlar ile tüzükler arasında ulusal düzeydeki koordinasyon yetersizdir. Bu engeli aşmak için Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu’na (EVKK) yetki verilmiştir. Söz konusu kurul bütün ilgili bakanlıklardan ve devletin üst düzey yetkililerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte, üstlenilen rollerin ve atılan adımların çeşitli yönlerden güçlendirilmesine ihtiyaç vardır.
Türkiye ekonomisi eşdeğer ülkelerle karşılaştırıldığında “enerji yoğun” olarak değerlendirilebilir. Kişi başına toplam birincil enerji arzı (TPES), OECD ortalaması olan kişi başına 4,64 TEP ile mukayese edildiğinde 2007 yılında 1,35 TEP en düşükler arasında yer almakla beraber, Türkiye ekonomisi mukayeseli olarak OECD ortalaması olan 0,18 TEP/dolar 1,000 GSMH ile karşılaştırıldığında 0,27 TEP enerjiyle 1.000 dolar GSMH üretmek için daha fazla enerji yoğundur.
Enerji yoğunluğu da AB’nin ortalama değerleriyle mukayese edildiğinde oldukça yüksektir; 2007 yılında Türkiye’nin enerji yoğunluğu avro bazında 251 KEP/1,000 avro iken, AB’nin ortalama değeri 169’dur.Enerji yoğunluğu ekonomik ve sınai yapılardan önemli oranda etkilenirken, Türkiye’nin bazı Avrupa ülkelerinin 2,5 katı daha fazla enerji yoğun olma özelliği taşıdığı gerçeği unutulmamalıdır.Diğer taraftan, nihai kullanım enerji verimliliğinin gerçek bir karşılaştırması için, mukayesenin GSMH satın alma gücü paritesi (SAGP) bazı ile nihai kullanım enerji tüketim rakamları arasında yapılması gerekmektedir. Tablo 6’da gösterildiği üzere, 2007 yılı için Türkiye enerji tüketiminin enerji yoğunluğu hâlâ AB’ninkiden %30 daha yüksektir ve bu durum, enerji verimliliği iyileştirmeleri yapılabileceğini göstermektedir.

2009 IEA Türkiye raporuna göre, (10)“Enerji verimliliğinin iyileştirilmesi, Türkiye’nin enerji arzındaki zorlukların giderilmesinde önemli rolü olcağını vurgulamaktadır.. Özel araç kullanımının hızla yayıldığı ve önemli sayıda yeni inşaatın öngörüldüğü bir ülkede, ulaşım ve binalar karar vericilerden özel ve uzun dönemli ilgi görmeyi hak etmektedir. Enerjiyle ilgili CO2 emisyonları 1990 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır ve orta ve uzun vadede enerji talebine paralel olarak bu artışın hızlı bir şekilde devam etmesi olasıdır. IEA, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle baş etmek ve emisyonlarını sınırlandırmak için nicel bir genel hedef koyulmasını ve 2012 sonrası rejimiyle ilgili çabalara devam edilmesini tavsiye etmektedir.”
Türkiye enerji tüketimindeki hızlı büyüme oranından dolayı büyük bir tasarruf potansiyeline sahiptir. EİE’nin çalışmaları ülkede 2020 yılında 222 milyon TEP birincil enerji talebi içinde muhtemelen %15 enerji tasarrufunda (30 MTEP) bulunulabileceğini göstermektedir.
Sanayi ve bina sektörleri EV iyileştirmesi için en fazla imkânı sunan sektörlerdir; ayrıca sektörler arasında potansiyel enerji verimliliği kazancında değişiklikler olmasına rağmen, endüstrinin büyük miktardaki enerji tüketimi bu sektörü EV yatırımlarının teşviki için hedef sektör haline getirmektedir. Diğer taraftan, bina sektörünün daha yüksek oranda verimlilik kazancı sağlama potansiyeli mevcuttur, çünkü bu alanda şimdiye dek fazla bir şey yapılmamıştır. Bina yasalarında gerekli bazı revizyonların yapılmış ve bir etiketlendirme yönetmeliğinin yürürlüğe konmuş olmasına rağmen, mevcut bina stoku ve kurulu cihazlar henüz elde edilmemiş büyük bir EV potansiyeli sunmaktadır.
Türkiye’deki nihai kullanım sektörlerinde enerji yoğunluğu trendiyle ilgili olarak, Şekil 15’te görüldüğü üzere, birçok sektördeki rakamlar yıllar içinde nihai kullanım sektörlerinde altyapının teknolojik anlamda iyileştirmesiyle birlikte gerekli enerji verimliliği artışının uygun bir şekilde temin edilmemiş olmasından dolayı hemen hemen sabit seyretmekte veya artış göstermektedir. Bu şekilde hizmet sektöründe dikkate değer bir enerji yoğunluğu artışı mevcut olup, bunun nedeni verimsiz konut -ofis ekipmanı, verimsiz aydınlatma ve havalandırma veya gerçek bir veri problemi olabilir. Sektör büyürken araç teknolojisinin iyileştirilmesi nedeniyle ulaşım sektörü enerji yoğunluğunda sabit bir trend göstermektedir.

2009 IEA Türkiye raporuna göre, (10)“Enerji verimliliğinin iyileştirilmesi, Türkiye’nin enerji arzındaki zorlukların giderilmesinde önemli rolü olcağını vurgulamaktadır.. Özel araç kullanımının hızla yayıldığı ve önemli sayıda yeni inşaatın öngörüldüğü bir ülkede, ulaşım ve binalar karar vericilerden özel ve uzun dönemli ilgi görmeyi hak etmektedir. Enerjiyle ilgili CO2 emisyonları 1990 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır ve orta ve uzun vadede enerji talebine paralel olarak bu artışın hızlı bir şekilde devam etmesi olasıdır. IEA, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle baş etmek ve emisyonlarını sınırlandırmak için nicel bir genel hedef koyulmasını ve 2012 sonrası rejimiyle ilgili çabalara devam edilmesini tavsiye etmektedir.”
Türkiye enerji tüketimindeki hızlı büyüme oranından dolayı büyük bir tasarruf potansiyeline sahiptir. EİE’nin çalışmaları ülkede 2020 yılında 222 milyon TEP birincil enerji talebi içinde muhtemelen %15 enerji tasarrufunda (30 MTEP) bulunulabileceğini göstermektedir.
Diğer tarafta, AB üyesi ülkelerin ekonomilerinin enerji yoğunlukları bütün sektörlerin ortak çabalarıyla azaltılmıştır. 1990-2004 yılları arasında, bütün AB ekonomisi için enerji verimliliği endeksi (11) düşmüş olup, bu durum %14 oranında artan enerji verimliliğini göstermektedir. Bütün sektörler değişen enerji yoğunluklarıyla bu sonuca katkıda bulunmuştur; söz konusu iyileştirmeye sunulan katkılarda konutların payı %10, ulaşımın payı %11 ve endüstrinin payı ise %20 düzeyindedir.Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Avrupa Birliği Politikaları Enstitüsü


Hiç yorum yok: