14 Mart 2012 Çarşamba

Enerji Yoğunluğu Nedir?

"DPT"
Enerji verimliliğinin önemli göstergelerinden birisi enerji yoğunluğudur. Enerji yoğunluğu, GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) başına tüketilen birincil enerji miktarını temsil eden ve tüm dünyada kullanılan bir göstergedir. Genellikle 1000 $’lık hasıla için tüketilen TEP (ton petrol eşdeğeri) miktarı, uluslararası yayınlarda enerji yoğunluğu göstergesi olarak tercih edilmektedir. Burada TEP; çeşitli enerji kaynaklarının miktarlarını tanımlamak için kullanılan kg, m3, ton, kWh gibi farklı birimleri aynı düzlemde ifade etmeye yarayan bir tanımdır. 1 TEP, 1 ton petrolün yakılmasıyla elde edilecek enerjiye tekabül etmektedir ki, bu da yaklaşık 107 Kcal (kilokalori)’ye, 41,8x109 joule’e ve 11,6x103 kWh’a karşılık gelmektedir.
Bu durumda, bir ülkenin enerji yoğunluğu ne kadar düşükse, o ülkede birim hasıla üretmek için harcanan enerji de o kadar düşük demektir ki, bu da enerjinin verimli kullanıldığına işaret etmektedir.
Enerji yoğunluğu göstergesi içinde ekonomik çıktı, enerji verimliliğindeki artış veya azalma, yakıt ikamesindeki değişimler birlikte ifade edilmektedir ve değişimlerin tek tek bu gösterge içinde ayırt edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte enerji yoğunluğu, dünyada enerji verimliliğin takip ve karşılaştırılmasında yaygın olarak kullanılan bir araçtır.
“Farklı ülkelerdeki enerji durumlarının ekonomik durumlarıyla bağlantılı olarak karşılaştırılması için iki temel indikatör kullanılmaktadır: birim hasıla başına enerji (birincil ya da nihai) tüketimi ve toplam enerji (birincil ya da nihai) tüketiminin GSYİH’ya oranıyla bulunan enerji yoğunluğu. Enerji yoğunluğu seviyeleri ise iki temel faktöre bağlıdır: ekonomik faaliyetin yapısı ve farklı enerji kullanımları için enerji verimliliği seviyesi.”10
Genellikle enerji yoğunluğu yaklaşımlarında, bir ülkenin artı ya da eksi parasal değiş tokuşunu gösteren GSYİH esas alınmaktadır. Bu indikatörün kullanılması bazı sorunlara yol açabilmektedir, özellikle enerji açısından GSYİH’nın seviyesinden ziyade bileşenlerinin önemli olduğu düşünüldüğünde muhtemel zorluklar daha iyi anlaşılabilir; ama yine de evrensel ölçekli en önemli karşılaştırma ölçütünün halen enerji yoğunluğu olduğunu söylemek mümkündür.
Enerji yoğunluğuyla ilgili küresel ölçekli veriler incelendiğinde, ülkeler arasında ciddi farklılıklar olduğu, bu farklılıkların da gelişmişlik düzeylerinden kaynaklandığı görülmektedir.
EIA’in 2002 yılı değerlendirmelerinde, “Enerji Yoğunluğu” başlığı altında şu hususlara yer verilmektedir:
“Sanayileşmiş ülkelerde enerji yoğunluğunun 1999 ile 2020 yılları arasında, hemen hemen 1970 ile 1999 yılları arasındakine benzer bir iyileşmeyle yıllık %1,3’lük bir gelişme (azalma) göstereceği beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde, umulan ekonomik genişlemenin hayat standardını yükseltmesinin bir sonucu olarak, ülkelerin ekonomilerinin gelişmiş ülke ekonomilerine daha fazla benzeyeceği ve enerji yoğunluğunun yıllık %1,2 civarında gelişme göstereceği tahmin edilmektedir. Yaklaşık otuz yıldır eski Sovyet cumhuriyetleri ile Doğu Avrupa ülkelerinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çok üzerinde bir enerji yoğunluğu oluşmaktadır. Tahmin ufku içerisinde, bu ülkelerde 1990’larda yaşanan ekonomik ve sosyal gerilemenin düzelmesiyle birlikte, enerji yoğunluğunun da gelişme göstermesi beklenmektedir; bununla birlikte, enerji yoğunluğunun 2020 yılında hâlâ gelişmekte olan ülkelerin iki katı ve gelişmiş ülkelerin beş katı düzeyinde olacağı düşünülmektedir.”11
Aynı çalışmanın “Enerji Yoğunluğunda Yönelimler” başlığı altında ise, enerji yoğunluğunu doğrudan etkileyen enerji talebi ile büyüme arasındaki ilişkinin (talep esnekliğinin) gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bazında farklılık göstermesinin sebebi, şu ifadelerle anlatılmaktadır:
“Ekonomik büyüme ve enerji talebi birbiriyle bağlantılıdır, ama bu bağlantının gücü bölgelere ve ekonomik gelişmişlik düzeyine göre değişmektedir. Bugüne kadarki durum göstermektedir ki, sanayileşmiş ülkelerde enerji talebi ekonomik büyümenin gerisinde kaldığından bu bağ görece zayıftır. Gelişmekte olan ülkelerde ise, enerji talep büyümesinin ekonomik genişleme oranını takip etme eğiliminden dolayı, geçmişte talep ve ekonomik büyüme arasında yakın bir ilişki olmuştur. (…) Belirli bir bölgede ekonomik gelişmenin düzeyi ve insanların yaşam standartları, ekonomik büyüme ve enerji talebi arasındaki ilişkiyi doğrudan etkilemektedir. Yüksek hayat standartlarının olduğu gelişmiş ekonomilerde birim hasıla başına enerji kullanımı görece yüksektir, fakat bu ekonomilerde birim hasıla başına enerji kullanımı sabit kalma veya çok yavaş değişme eğilimindedir; enerji kullanımındaki artış da istihdam ve nüfus artışıyla bağlantılı olma eğilimindedir.
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, enerji açısından iki temel göstergeyle izlenebilir. Bunlardan biri kişi başına enerji tüketimidir, diğeri ise enerji yoğunluğudur. Kişi başına enerji tüketiminin yüksek olması, hem ülkedeki ekonomik faaliyetlerin canlılığını, hem de (ulaşım araçlarının çokluğundan elektrikli aletlerin yaygınlığına ve yüksek konforlu barınma imkânlarına kadar geniş bir alanda) refah düzeyinin yüksekliğini gösterir. Enerji yoğunluğunun düşüklüğü ise, aynı miktar enerjiyle daha çok katma değer üretilmesini simgeler. Bu durumda bir ülkede enerji açısından gelişmişliğin ideal şartı, kişi başı enerji tüketiminin yüksek ve enerji yoğunluğunun düşük olmasıdır.
Kişi başına enerji tüketimleri incelendiğinde, Türkiye’nin kişi başına enerji tüketiminin dünya ortalamasının altında olduğu görülmektedir. OECD ülkelerinin toplam kişi başına enerji tüketimleri ortalaması ise, Türkiye’deki değerin (1.056 KEP) dört katından fazladır.
Dünyanın çeşitli bölgeleri itibariyle kişi başına enerji tüketimleri 2001 yılı itibariyle aşağıdaki çizelgede gösterilmektedir.

Türkiye’nin kişi başına enerji tüketimlerinin sadece Afrika ve Asya ülke
ortaya çıkmaktadır. Nitekim dünyanın gelişmiş çeşitli ülkelerinin kişi başına enerji tüketimleri incelendiğinde, Türkiye’nin bu ülkelerin çok gerisinde bir enerji tüketimine sahip olduğu görülmektedir. 2001 yılında Türkiye’de kişi başına enerji tüketimi 1.056 KEP (kilogram petrol eşdeğeri) olurken, bu değer ABD’de 7.979 KEP, Kanada’da 7.985 KEP, Almanya’da 4.264 KEP, Fransa’da 4.360 KEP ve Japonya’da 4.093 KEP olarak gerçekleşmiştir.

Enerji yoğunluğunda dünya ortalaması 2001 yılında 0,29 TEP/Bin $ olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’deki enerji yoğunluğu ise aynı yıl 0,38 TEP/Bin $ olmuştur. Enerji yoğunluk değeri Türkiye’den yüksek olan Çin ve Hindistan’daki durum nüfusun aşırı fazla oluşuyla, Rusya’daki durum ise teknolojinin geriliğiyle izah edilmektedir. Bunların dışında kalan büyük ülkelerin hiçbirisinde (Meksika hariç), enerji yoğunluğu Türkiye’nin enerji yoğunluk değerinden yüksek değildir. Dünyanın enerji yoğunluğu açısından en gelişmiş ülkesinin de Japonya olduğu görülmektedir.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

1 TEP 107 Kcal olarak belirtilmiş, fakat o 10^7 (10üzeri7)olmalı, galiba bilmeden hatalı yazılmış.