26 Ağustos 2012 Pazar

Türkiye'nin enerji bilançosu: 4 Keban'lık israf..


Türkiye'nin kalburüstü sanayi holdinglerinin neredeyse tamamı, aynı sektöre apar topar yatırım yapıyor: Enerji. Bazıları bu sektörde çoktan başlattıkları yatırımlarını daha da güçlendirirken bazıları, ilk kez yatırım yaptıkları bir alan olmasına rağmen, 5-10 yıllık vadelerde onlarca milyar doları gözünü kapatıp bu sektörün yatırım planları içerisine sokuveriyor.
İsraf: 15 milyar dolar
Milyarlarca dolar akıtılan bu pazarın büyümesi, sadece komple enerji yatırımlarını değil Türkiye'de kullanılan enerjinin tasarrufunu da gündeme getirdi. Elbette bahsettiğimiz her kuraklık döneminde duymaya alıştığımız, "İstanbul'un üç vakitlik suyu kaldı. Tasarruf edin!" nidalarının ötesinde kapsama sahip bir tasarruf. Musluklardan suyu nasıl akıtacağımıza, elektrik düğmesini nasıl kullanacağımıza ve daha birçok direktife yer verilen o uzun listelerin dışında, Türkiye'ye 3-5 yılda yüzlerce milyar dolar kazandıracak bir tasarruftan bahsediyoruz. Hem de bu kazancı sağlamak için onlarca milyar dolar akıtmayı gerektirmeyecek bir tasarruf.
Kısaca kaçak, kayıp ve yalıtım başlıkları altında toplanan israfın boyutu 15 milyar dolar. Son aylarda gerçekleşen elektrik dağıtım ihalelerinin, özel sektöre geçirilen elektrik dağıtımı yoluyla kaçak oranını düşürmesi bekleniyor. Peki kayıp ve yalıtım sorunu ne kadar büyük ve bu problem nasıl çözülecek?
Özel sektör yalıtıldı, tasarruf 420 milyon TL
Bu konuyla ilgili tüyler ürpertici bu rakamlara Erksan Çevre Teknolojileri'nin patronu Hüseyin Rıza Erkanlı dikkat çekiyor.HABERTURK.COM'un sorularını yanıtlayan Erkanlı'nın Türkiye'deki israfa ilişkin verdiği rakamlara hep birlikte bir göz atalım.
Türkiye'de sadece 2008 yılında 1 dolarlık Gayrisafi Yurtiçi Hasıla elde edebilmek için brüt 0.75 kilovat/saat elektrik harcandı. OECD ülkelerinde ise bu rakam 0.4 kilovat saat. Ayrıca Türkiye'de tüketilen enerjinin yüzde 75'i ithal ediliyor. Türkiye'de ortalama bir alışveriş merkezinin tasarruf etmemek nedeniyle ödediği ortalama fazla enerji faturası yüzde 30'u buluyor. Enerji yönetimi sektörünün yeni başladığı Türkiye'de sektörlere göre enerji harcamasında yüzde 5 ila yüzde 30 arasında bir verimlilik sağlanması durumunda yıllık 7.5 milyar dolar tasarruf sağlanacağı öngörülüyor.
Kamuda enerji tasarruflu lamba kullanılması ile yıllık 41 milyon tl lik bir kazanç sağlandı. Geçen sene özel sektörde yapılan yalıtımlar ile 420 milyon TL tasarruf sağlandı. Fakat Türkiye’deki binaların yüzde 85’i yalıtımsız.
Hangi devler atığını yönettiriyor?
İşte bu rakamlar Türkiye'nin en eski inşaat holdinglerinden biri olan Erksan İnşaat'ın enerjinin yönetimi konusuna odaklanmasını sağladı. Grup, 2002 yılında Erksan Çevre Teknolojileri'ni kurdu. 2005 yılında yasal altyapı oluşunca, Türkiye’de bir sektör oluşmaya başladı. Bu bağlamda da Erkan Grubu, 2005 yılında altyapısını kurmaya başladı ve 2007'de uluslararası Sita-SUEZ grubuna bağlı Almanya bölümüyle bir ortaklık çalışması imzaladı ve bu sektöre girdi. Öncelikle atık yönetimine yönelen Erksan Çevre'nin şu anda Trakya, İstanbul, İç Anadolu, Konya Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, İzmir, Ege Bölgesi bir çok yerde bölge bölge ofisi, Gebze-Balçık’ta bir tehlikeli atık ana depolama tesisi ve Konya’da metal geri kazanım tesisi var. Sadece atık taşımayla alakalı nakliye organizasyonu da bulunuyor. Ayrıca Erksan Çevre Yönetimi, Sabancı Center, Akbank, Şişecam Grubu, Borusan, Vestel gibi devlerin de arasında bulunduğu 170 şirkete enerji yönetimi hizmeti veriyor.
Atık yönetiminin hemen ardından enerji yönetimine odaklandıklarını söyleyen Erkanlı, bu iş için de Erksan Enerji Yönetimi'ni kurduklarını anlatıyor. Bu konuda da Alman Oekotec (Ökotec) firmasıyla bir ortaklık yaptıklarını belirten Erkanlı, Ökotec'in de Avrupa’da Mercedes,  Bayer gibi, Carlsberg gibi bir çok dünya devinin enerjisini yönettiğinin altını çiziyor.
"Dikkat! binanıza ruhsat alamayabilirsiniz!"
Erkanlı'nın bu işe girerkenki en büyük güvencesi ise yasal zorunluluk. AB uyum süreçleri nedeniyle Türkiye'de yasa ve yönetmeliklerin çıktığını belirtiyor Erkanı: "Artık belli büyüklükteki binalar veya sanayi tesisleri, örneğin teknik olarak değerlendirirsek toplam eşdeğer petrol tüketimi olan fabrikalar, 20 bin metrekare ve üzeri binalar veya 10 bin metrekare ve üzeri kamu binaları gibi kıstaslara göre artık bu tip tesislerin ve kurumların enerjilerini verimli olarak kullanmaları ve enerjilerini yönetmeleri gerekiyor."
Buna göre artık mesela alışveriş merkezleri, binalar vs. ruhsat alırken enerji kimlik kartları almak zorunda. Bu enerji kimlik kartları da A, B, C, D, E, G gibi giden sıralamada olacak. Enerjiyi verimli kullanacak olan binalar A sınıfı kimlik kartıalacak. O bina artık verimli bina olacak. Erkanlı'nın anlattıklarına göre A sınıfı karne alan yapının satış rakamı ve eğrisi de otomatik olarak artıyor. Enerji kimlik kartı olmayan binalara yani yeni yapılan binalara ruhsat verilmeyecek.
"Oteller, daha ucuza turist getirir"
Bu uygulamanın aslında firmalara da büyük fayda sağlayacağı iddiasında Erkanlı. Erkanlı, "Mesela otellerde enerji yönetimi çok önemli bir konu. Çünkü otellerde devamlı ısıtma, devamlı soğutma, devamlı sıcak ve soğuk su, çok büyük bir enerji sarfiyatı yaratıyor. Ki Türkiye’deki oteller, dünyada çok büyük rekabet içindedir. Çok ucuz rakamlarla turist getirir" diyor.
Erkanlı'nın ortaya koyduğu tasarruf rakamları oldukça iddialı. Hiç bitmeyen tartışmayı hatırlatıyoruz Erkanlı'ya ve soruyoruz: "Yeşil enerji yöntemleriyle Türkiye'nin nükleer santrale ihtiyacı kalmaz mı?"
"Nükleer santral şart fakat heryere de yapılmasın"
Erkanlı'nın cevabı ise "yüzde 20-20" oluyor: "Avrupa’da 20-20 diye bir strateji var. Yani yüzde 20 enerji verimliliği, yüzde 20 yeşil enerji hedefleri var tüm enerji üretimi içinde. Türkiye de bunu bu şekilde gerçekleştirebilir. Ancak bütün enerjinizi yeşil enerjiden kazanamazsınız. Enerji çeşitliliği anlamında da farklı enerjilere ihtiyacınız var. Yeşil anlamda odaklanmış bir şirket olmamıza rağmen şu yorumu yapabilirim. Evet, öncelik yeşil enerji, öncelik enerji yönetimi ama enerji çeşitliliği de o teknolojiye sahip olması için Türkiye’nin de nükleer enerjiye açıkçası ihtiyacı var. Böyle bir realist bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Tabii nükleer enerji dediğimiz zaman da tabii bunun son teknoloji ile kullanılması gerekiyor. Doğanın çok özel yerleri var, korunmaya gereksinimi olan özel alanları. Oralara kurulmaması gerekiyor elbette. Aslında teknolojinin doğaya rağmen yapılmaması lazım. Kesinlikle nükleere karşı değilim onun da yapılması gerekiyor. Ama sadece nükleer ve sadece yeşil enerji değil. Bunu bir karma yapmanız lazım. Çünkü Türkiye 72 milyon nüfuslu bir ülke, sürekli büyüyen bir ülke, ciddi enerjiye ihtiyacı olan bir ülke. Ayrıca Türkiye’nin artık nükleer teknolojiye ihtiyacı var. Yani bu kadar basit."
Dünyadaki trende de dikkat çekiyor Erkanlı. Dünyada birçok uluslararası grubun çevreye faydalı ürünler üretmeye başladığını hatırlatan Erkanlı, General Motor ve Toyota gibi şirketleri örnek gösteriyor.
2 milyon ton zehirli atık başıboş dolaşıyor
Atık yönetiminin önemini de hatırlatıyor Erkanlı. Erkanlı verdiği bir istatistik gerçekten tüyler ürpertici: Çevre ve Orman Bakanlığı’na resmi olarak beyan edilen Tehlikeli atık miktarı 1.12milyon tondur. Ancak Tükiye'ye benzer nüfus ve gelişmişlik düzeyindeki ülkelerle kıyasladığımız zaman en az 3 milyon ton tehlikeli atık olması gerekiyor. Sonuç olarak aradaki fark beyan edilmiyor. Erkanlı aslında atık yönetiminin şirkete para kazandırdığını söylüyor. Erkanlı'nın söylediğine göre geçen sene toplanan 2,5 milyon ton ambalaj atığı ekonomiye 250 milyon euro katkı sağladı. Avrupa da bazı çimento tesisleri enerji ihtiyacının yüzde 80-90’ının kömür ve diğer enerji kaynakları yerine atık yakıt olarak kullanarak sağlıyor.

Hiç yorum yok: